Rahmi M. Koç’tan “Deniz Adabı”

İster okyanus koşullarında olsun ister sakin havada, Rahmi M. Koç’un seyahatleri sırasında, her şart altında yazmaya devam ettiği bilinir. Deniz üstüne yazar, deniz üstüne düşünür. Çünkü deniz tutkusunu paylaşmayı önemser. Aşağıdaki metinde Rahmi M. Koç bu kez deniz adabına el atıyor. Denizde birlikte yaşamanın inceliklerini, tekne hayatının püf noktalarını, kendisine özgü, ironik üslubuyla kağıda aktarıyor ve örneğine az rastlanan bir deniz manifestosuna imza atıyor.
Adına ister "deniz âdâb-ı muaşereti", isterseniz "deniz etiketi", isterseniz de "deniz nezaket ve kaideleri" deyiniz; denizciliğin ve yatçılığın kendisine göre uyulması lâzim gelen incelik ve esasları vardır.
Bunlar kanun değildir, bilebildiğime göre de alt alta sıralanmamıştır. Uymazsanız da kimse size "Ne terbiyesiz insan!", "Ne görgüsüz adam!" yahut da "Üç kuruşu var diye kendini ne zannediyor?" demeyecektir.
Memleketimizde son 4-5 seneden beri hem çok yat inşa edildi hem de çok yat ithal edildi. Buna rağmen hâlâ bizdeki yat sayısı, diğer ülkelere kıyasla azdır. Yatçılık ilerledikçe ve de geliştikçe gerek resmi makamlar tarafından, gerek yat sahiplerine, gerekse kaptan ve gemicilere bazı kaideler getirilmek mecburiyetindedir.
Ben doğuştan denizci değilim. Deniz kenarında da dünyaya gelmedim. Ailede de denizci sayılabilecek kimse yok. Bununla beraber denizi sevdim, çok dinlendirici buldum ve denizle ilgili bilgi toplamaya başladım. Bunları, kendime göre sıraladım.
Benimle mutabık olanlar olabileceği gibi, mutabık olmayan, belki de "Ukalâlık ediyor" diyebilenler de olacaktır. Maksat, birkaç neşeli dakika geçirmektir.
Yatçılığı rahatlıkla ikiye ayırmak mümkündür:
  1. Marina yatçılığı
  2. Deniz yatçılığı
Marina yatçılığı kendi başına bir ekoldür. Bu tip yatçılığın:
Yat sahipleri, kaptanları, gemicileri, ahçıları, misafirleri ve giyim kuşamı da kendine göredir. Bilhassa bu tip yatçılıkta teknenin denizci olmasından ziyade süslü ve şık olması, mutfağının ve buz makinasının iyi işlemesi, barında bol içki stoğu bulunması ve de marinanin stratejik bakımından en iyi yerinde olması lâzımdır. Marina yatçılarının, (gerek beyin gerek hanımın) zengin bir gardırobu vardır. Her gün elbise değiştirilir ve yandaki tekneler ile sohbet edilir. Elde içki, gelen geçen temaşa edilir. Bu tip yatçılarda maksat, yatın büyük ve rahat olmasıdır. En büyük yatı olan diğerlerine müstehzi müstehzi bakma hakkına sahiptir. Bununla beraber de onlar, diğerlerine hem ihtiyaç hem de boy farkı bakımından kol kanat germek mecburiyetindedirler.
Marina yatçılarının gemici ve kaptanları, güzel yemek pişirirler, iyi servis yaparlar, misafirleri oyalayabilecek içki vermeyi bilirler ve misafirlerini de günü birliğine yüzmeye götürürler.
Bu tip yatçılığın güzel butikleri vardır. Bilhassa İtalya ve Fransa’da bu yönde ihtisas yapmış mağazalar mevcuttur. Ne alırsanız, mavi, beyaz, kırmızı ve sarı renkler hakim ve daima çapa, halat, pusula, flama ve gemi resimleriyle süslenmiş mallardır. Bir tanesi üzerinde halat bulunan tuvalet kağıdı dahi satıyordu, sonuna doğru çapa geliyor.
Marina yatçıları, yatlarını sosyal faaliyetleri ve de yazlıkları gibi kullandıklarından, marinada çalışanlara gayet iyi davranırlar, ücret ve fiyatlara hiç itiraz etmezler (ve de bol bahşiş verirler) elverir ki; onların telefonu işlesin, suları aksın, elektriği kesilmesin.
Buna karşılık, deniz yatçılığı bambaşkadır. Yatlar daha küçük fakat denizci; sahipleri ve umumiyetle kaptanlar işini bilen, bir yerden bir yere giderken marinaya uğramış kimselerdir. Bu tip insanların bütçeleri umumiyetle sınırlı olduğu için, denizciliği büyük fedakârlıklarla sürdürmektedirler. Sahibinden başka, ekseriyetle bir veya iki gemicileri vardır ve bu insanlarla kader birliği etmektedirler. Onlar, daha az maaş vermesine rağmen, eşit muamele yaptığından dolayı, denizci patronu, marina patronuna tercih ederler. Deniz yatçıları, marinaları muayyen bir müddet ihtiyaçlarını karşılamak için kalınacak yerler olarak görürler ve o iş biter bitmez, akşam dahi olsa, sakin bir koya giderler. Onlar için sükûnet ve kendi kendilerine beraber olmak, en büyük lüks ve en önde gelen arzularıdır.
Hakikî yatçılar, gayet sadedirler ve tercihen yeni üst baş giymezler. Onlar için bir şort ve marinada da bir tişört kafidir. Mali imkanlarını daha ziyade teknelerinin daha denizci, daha iyi olması için kullanırlar. Bu tip yatçıların alışveriş ettikleri dükkânlar butikten ziyade, yat donanımı satan yerlerdir.
Gıdalar basit, bazen kuru, bazen ısıtılmış yemeklerdir. Onlar da içkiyi, sohbeti ve başkaca bir hakikî yatçıyı ziyareti severler. Ağ taşırlar ve bir gece evvel attıkları ağdan çıkanları yemeğe bayılırlar.
 
 
Tabii bir de yarışçı denizciler vardır. Bu arkadaşlar bütün seneyi yazın yapılacak yarışlarda daha iyi derece alabilmek için teknelerini, ekipmanlarını, stratejilerini ve ekipleri yenilemek ile geçirirler. Bizim Küçüksu' da teknelerini görürüm; kimi salma, kimi direk, kimi pervane değiştiriyor. Tabii yelken onlarda bizim gardıroptaki elbiseler gibidir. Her rüzgâr zaviyesi ve hızına göre tekneleri kıyafet değiştirir. Vinçler, ipler ilk bakışta göze görünmeyen masraflardır. Yat yarışçılığı pahalı bir zevktir.
Gerek marina yatçısı gerek deniz yatçısı, gerekse yarışçı yat olsun hepsinin müşterek tarafı temizliktir. Yatçılar umumiyetle temizdirler, yahut teknelerini temiz tutmayı candan arzu ederler. Tabii, temizlik anlayışı farkı kiminin yatının diğerinden daha titizlikle bakılmasından gelir. Gemicisinde bir karış sakal, pis bir şort ve de çıplak ayağı ayakkabılıdan daha kirli ise yat sahibi ondan pırıl pırıl bir tekne bekleyemez.
  • Bir dostunuzun yatına binecekseniz; davetli dahi olsanız, önce müsaade isteyeceksiniz. Yata çıkınca, sahibinden başka, gemicisi ve kaptanının elini sıkarak, ona moral ve ehemmiyet verdiğinizi gösterin.
  • Yat sahibi yatına geldiği zaman, personelin onu güvertede karşılamaları (bir de olsa birkaç da), elini sıkmaları ve varsa forsunu ana direğin sancak tarafına çekmeleri icap eder.
  • Bir yata kim olursanız olun, ayakkabı ile çıkılmaz. Ayağınızdaki ayakkabının altı lastik dahi olsa, ayakkabınızı çıkarmayı teklif ediniz ve şayet yat sahibi ısrar ediyorsa bile çıkarınız, gemicisi altını silsin, tekrar giyiniz. Şayet evvelden davetli geliyorsanız, bir çift önceden hiç yere basmamış ayakkabı getiriniz, onları giyiniz. Yat sahibine ve yatına ne kadar itina ettiğinizi göstermiş olursunuz; bu şekilde tekrar çağrılma ihtimaliniz artar.
  • Bir dostunuzun yatına gecelemeye yahut hafta sonu geçirmeye gidiyorsanız, bavulla gitmeyiniz, yumuşak bir çanta yahut da bir gemici torbasıyla gidiniz.
  • Muhakkak, onları düşündüğünüzü gösteren küçük bir hediye götürünüz. Bir şişe şarap, bir küçük kek yahut evde yapılmış bir kavanoz reçel makbule geçer.
  • Yatacağınız yer size gösterilinceye kadar soyunup dökünmeyiniz.
  • Akşam size içki ikram edilinceye kadar, içki istemeyiniz.
  • Arkadaşınızı iyi tanımıyorsanız, teknenin yaşama âdetlerini sorunuz ve kendinizi ona göre hazırlayınız.
  • Hiçbir zaman kapı ağzında ya da tekne içinde trafiği aksatacak şekilde durmayınız.
  • Tuvaletlere, umumiyetle kağıt dahil hiçbir şey atılmaz. Yatlarda, tuvalete yanlışlıkla yahut el alışkanlığı ile bir şey attı iseniz, mekanizmasını zorlamadan ya gemiciye yahut da yat sahibine durumu derhal bildiriniz. Bilhassa tek tuvaleti olan yatlarda, bu çok önemlidir. Kâğıtlar umumiyetle içinde plastik torba bulunan bir kutuya veya sepete atılırlar. Gemici bilahare bu sepeti temizler.
  • Şayet tuvaleti kullanmak için bir vana açmak icap ediyorsa, işiniz bitince bu vanayı kapatmayı unutmayın.
  • Bir yatta, ne misafir gibi bir kenarda oturup, herkesin size servis yapmasını bekleyin; ne de işgüzarlık yapıp, soyunup, mutfağa girip, aşçıbaşı olun.
  • Yat ne kadar küçük olursa olsun akşamlar insanın kendine bir çeki düzen vermesinde fayda vardır. Ne moda gösterisi yapın ne de bütün gün giydiğiniz şort ve tişörtle akşam yemeğine oturun. Tercihen yepyeni bir giyecek giymemeye çalışın.
  • Öğleyin, büfe olsun, beş çayı olsun, (mayoyla dahi olsanız) masaya çıplak gelmeyin, mutlaka üstünüze bir gömlek veya tişört geçirin. Hanımlar tek parça mayo giyiyorsa bellerine bir pareo sarmaları şık olur.
  • Misafir olduğunuz yatta gemiciye yahut yat sahibine yatın idaresinde yardımcı olun, fakat işini zorlaştırmayınız. Ne yapın deniyorsa sadece onu yapınız ve daha başka bir hareket yapmak için sahibinden yahut da kaptandan talimat bekleyiniz.
  • Yatın lastik botuna sahilden binecek iseniz, ayakkabınızı orada çıkarınız. Yani bota çıplak ayak bininiz.
  • Bütün yatlarda (su tasfiye cihazı olanlar dahil) tatlı suyu dikkatli kullanınız. Erkekler tıraş olurken suyu akıtmayınız. Yıkanmak icap ediyorsa, önce vücudunuzu ıslatınız, suyu kapatınız, rahat rahat sabunlanıp sonra durulanınız. Yat sahibine başta su durumunu sormakta fayda vardır.
  • Yatlarda başka bir ihtiyaç maddesi de buzdur. Bilhassa sıcak denizlerde. Buz da keza su gibi dikkatli kullanılmak durumundadır. Zira buz makinesi de çoğu zaman jeneratörle çalışır. Kalıp buz varsa, miktarı bellidir; eritmeden zayi etmeden kullanmak lâzımdır.
  • Yatında misafir olduğunuz bir arkadaşla bir limanda yahut marinada iseniz ve başka bir arkadaşınızı görürseniz; ne o arkadaşı yat sahibine sormadan davet ediniz, ne de onu bırakıp öbür arkadaşınızın yatına gidip, saatlerce oyalanınız.
  • Arkadaşınızın teknesiyle hafta sonu çıkacaksanız ve de onunla dönmeyecekseniz, evvelden nereye ve ne zaman çıkacağınızı bildiriniz. Son dakikada böyle bir talepte bulunmayınız.
  • Çıktığınız gemi büyük yahut da küçük olsun, güneş yağı, havlu, mayo, gözlük, terlik, fular gibi eşyanızı işi bitince ortada bırakmayınız. Hem kalabalık edersiniz hem kaybolabilir yahut da unutabilirsiniz.
  • Bilhassa hanımların nazarı dikkatine; güvertesi tek olan bir yatta, güneş yağı sürüp, yatmayınız. Mutlaka altınıza ya kendi havlunuzu veya vermişlerse deniz havlunuzu seriniz.
  • Denize girecekseniz, tekneye nasıl tekrar çıkacağınızı sormadan atlamayınız. Deniz merdiveninin ucundan kendinizi denize atmayınız. Bunlar umumiyetle zayıf olur; ayağınızı vurunca, çekmez ve denize düşersiniz.
  • Denize girerken tuvaletlerin hangi tarafta olduğuna, kullanılıp kullanılmadığına ve de suyun akıntısına dikkat ediniz.
  • Yatlarda umumiyetle, hele seyir halinde iken sigara içmek doğru değildir; fakat sigara içecekseniz, sahibinden müsaade isteyiniz. Kamaralarda sigara içmekten emniyet bakımından çekininiz. Açıkta sigara içecekseniz elinize tütün tablasını alınız (Rüzgâr siperlikli, marin için yapılanı) ve rüzgâr altında içiniz.
  • Yemekler yahut da ne yeniyorsa, müstakil tabaklarda servis yapılıyorsa, yerlere dökmemeye dikkat ediniz. Güverteye, halıya veya döşemeye dökülen bir şey varsa, hemen gemiciyi ikaz ediniz ve sildiriniz. Tabak ve çatal bıçağı kendiniz götürüp teslim ediniz.
  • Sizin deniz hakkında bilginiz yat sahibinden fazla ise, onu misafirlerinin ve de mürettebatının yanında müşkül durumda bırakmayınız.
  • Geminin seyrine göre icap ediyorsa, kamaranızın lumbozunu kapatınız. Bunu yaptığınızı da gemici yahut kaptana bildiriniz.
  • Yatlarda giyeceğiniz üst başta, çapa, halat, gemi yahut gemi bayrakları ve motifleri olmasın. Hele hele uydurma amblemli ceket veya sweter hiçbir zaman giymeyiniz. Diğer taraftan da av ve kar kayağında kullanılan yelek veya anorak denize yabancı kaçar.
  • Bilhassa bir günü geçen kruzlarda kendinizi oyalayacak gazete, mecmua, kitap veya okuma malzemesi getiriniz. Ev sahibinden sizi devamlı meşgul etmesini istemeyiniz. Kendi kendini oyalayan misafir, ev sahibinin sırtından büyük yük alır.
  • Denizdeyken uğranacak davet yahut gidilecek lokanta varsa, yat sahibinin sizi üst baş bakımından zamanında haberdar etmesi ve sizi giysi bakımından zor durumda bırakmaması icap eder.
  • Yattan ayrılırken mutlaka teşekkür edeceksiniz ama çektiğiniz fotoğraf filan da varsa, birkaç gün sonra onları ev sahibine güzel bir yazı ile göndermeniz, iyi bir jest olur.
 
Marina ve Demirleme Adabı
  • Çoğu yatçılar denize kafa dinlemek, yorgunluk gidermek, kendi aleminde hayal kurmak için çıkarlar.
  • Sakin bir koyda demirlerseniz, yer yokmuş gibi yanınıza bir tekne gelir; koca koyda nerede ise size çarpacak kadar da yanaşır ve demirler. Başlar arabesk müzik, çığlık atarak şarkılar, naralar, bazen saz çalınır. Hepsi güzel, demokrasi var falan; ama gece yarısından sonra bu patırtı devam ederse, hem saygısızlık hem de ayıp olur.
  • Bir marinaya girersiniz, iki yanınızda iki tekne; birinde çıt yok, öbüründe sahibi olmadığı halde gürültü patırtı. Gemici radyoyu sonuna kadar açmış ve bırakıp gitmiş. Kaset müziği beyninizi oyar, kapatmasını rica ettiğiniz zaman, fena adam olursunuz.
  • Marina içinde güzel ve liberalce soyunmuş bir hanımın bulunduğu bir tekne, yanında da bizim meşhur guletlerden, sahibi de yok. Gemiciler işi gücü bırakır, başka işi olmayanlar da gelir; sabahtan akşama kadar, o dişiyi "dikiz" ederler. Bu çok ayıptır.
  • Marinadasınız, yanınıza bir tekne yanaşmak ister, mutlaka yardım ediniz. Halatını alıp, bağlayınız. Onun usturmaçaları yetmiyorsa, siz birini ona bağlayın (sonra almayı unutmayın). Sizden küçük bir yat ise, ihtiyacı olup olmadığını sorun.
  • Marinada bağlandıktan sonra, komşu tekne ile su yüzünden kavgaya tutuşmayınız.
  • Jeneratörünüzün kokusu ve gürültüsü rahatsız ediyorsa, çalıştırmayınız. Yahut da komşunuz dışarı ne zaman çıkacak ise onlar olmayınca çalıştırın. O da olmaz ise, siz bir an için marinadan dışarı çıkıp, bataryalarınızı doldurunuz.
  • Yanınızda küçük bir extra Türk bayrağı bulundurunuz. Türk bayrağı çok eskimiş ecnebi yatçıya bir jestle hediye ediniz, o anlar.
  • Marinada teknenizin önünde, karada tatlı su ile hamamda gibi sabunlanarak yıkanmayınız. İlla yıkanmanız lâzımsa, kendi teknenizin başında yıkanınız.
  • Marinada çöp konusu da hem görünüş, hem de sağlık açısından önemlidir. Çöp kutusu yok ise; çöpünüzü bir naylon torbaya koyup, ağzını iyice sıkıp, bırakınız.
  • Marinadan ayrılırken sabah çok erken gidecekseniz, her iki taraftaki teknelere tercihen haber veriniz. Asgarî gürültü ile çıkınız. Hareketinizden bir saat evvel motor işletmeyiniz.
  • Dışarıda yemeğe veya eğlenceye gittikten sonra sabaha karşı tekneye dönüp, bir de orada gürültülü patırtılı sohbet seansı yapmayınız.
  • Tekneyi yıkarken, bilhassa sizden alçak ve yanınızda olan teknelere haber veriniz. Lumbozlarını kapatsınlar, onların kamaralarını sırılsıklam etmeyiniz.
  • Marinaya gece yarısından sonra girmemeye bakınız. Mutlaka mecbur iseniz, mümkün mertebe gürültüsüz ve yandaki tekneleri rahatsız etmeden giriniz. Sabaha bırakılacak işler var ise, onları gece yarısından sonra yapmayınız.
 
Kaynak: Varan 2 Nazenin III, Rahmi M. Koç, 2004