Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner: Dünyanın en iyi tsunami haritaları İstanbul için hazırlandı.

Son yıllarda arka arkaya yaşadığımız deprem felaketleri geride pek çok acı görüntü ve bedeli yüksek dersler bıraktı. Binlerce uyarı ve uzun tartışmalar yapıldı, deprem uzmanlarımız tek tek her şeyi açıklamaya çalıştı. Sorunlar bitmedi ama deprem konusunda toplum genelinde en azından belli başlıklarda bir farkındalık sağlandı. Fakat konu tsunami olunca aynı şeyi söylemek zor. Oysa ülkemiz önemli deprem kuşaklarının üzerinde olduğu gibi tarihsel olarak, tsunami riski altında.
 
Neyse ki, tsunami alanında ülke olarak önemli bir birikime ve dünya çapında uzmanlara sahibiz. Bu isimlerden birisi, yakın zamana kadar UNESCO Kuzey Doğu Atlantik ve Akdeniz Tsunami Uyarı Sistemi Başkanlığı görevini yürüten, halen Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Doğa Bilimleri İhtisas Komitesi Üyesi olan Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner. Ahmet hocayla buluştuk ve özellikle kıyı bölgelerinde yaşayan, denize meraklı veya tekne sahibi vatandaşlarımızın aklını kurcalayan soruları ona yönelttik. Hepimizi aydınlatan hatta çoğu noktada ezber bozan cevaplar aldık.
 
 
Kayhan Yavuz: Tsunami konusunda genel bir kafa karışıklığı var. Kimine göre tsunami Japonlarla ilgili bir konu yani bizimle bir âlâkası yok. Zaten buralarda okyanus yok. Tsunami ancak okyanusta olur, iç denizlerde kesinlikle olmaz. Bir de öbür uçtakiler var. Onlara sorarsanız, tsunami her yerde olur. Haliç’te, Kuruçeşme’de, Sarıyer’de bile tsunami olabilir. Dilerseniz sohbetimize buradan yani işin temelinden başlayalım. Önce tsunaminin doğru tarifini yapalım. Tsunami tam olarak nedir ve nasıl oluşur?
 
Ahmet Cevdet Yalçıner: Şimdi tsunami dediğimiz, bir çeşit deniz dalgası. Nasıl oluşur? Denize çok kısa sürede enerji geçişi olursa tsunami oluşur. Bu enerji geçişi depremin kırdığı bir fayla oluşabilir ya da yine depremin tetiklediği heyelanla oluşabilir. Bir başka sebep ise, depremin tetiklediği deniz tabanındaki oturmalar olabilir. Bu enerji geçişleri deniz tabanında düşey yer değiştirmelere sebep oluyorsa ortaya çıkan dalgalar tsunamidir.
 
KY: Denize enerji geçişi sadece depremle mi olur?
 
ACY: Denize enerji geçişinin pek çok sebebi ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan pek çok farklı doğa olayı var. Mesela enerji geçişi rüzgârla olabilir ya da hava basıncı değişikliklerine bağlı atmosferik olaylar ile gerçekleşebilir.   Dünya, ay ve güneşin çekimiyle olan enerji geçişleri ise astronomik sebepler arasındadır.  Hepimizin bildiği üzere, bu tür dalganın adı gelgit dalgasıdır. Genellikle tropik bölgelerde sıcaklık ve nem oranlarının etkilenmesi ile ortaya çıkan alçak basınç merkezinin yer değiştirmesi ve çevresinde oluşan şiddetli rüzgarlar ile meydana gelen uzun dönemli dalgalardır.  İngilizce’de “cyclone” veya “hurricane” olarak adlandırılır ki bunlara Türkçe’de “tropik fırtınalar” Japonca’da ise “tayfun” olarak anılırlar. Özetle, deniz dalgalarının oluşmasında farklı sebepler olabilir. Tsunamiyi diğerlerinden ayıran unsur, genellikle denizde oluşan “sismik” bir faaliyet olmasıdır.  
 
KY: Demek ki tsunaminin dalganın büyüklüğüyle bir ilgisi yok. Yani mesela sörf dalgaları da çok büyük ama bırakın korkmayı insanlar onların üstünde keyif yapıyorlar.
 
ACY: Evet onlara İngilizce’de “swell” deniyor, Türkçe’de ise “soluğan” deriz. Okyanusta ya da mesela Akdeniz gibi Doğu’dan Batı’ya 4000 km gibi uzun denizlerde karadan denize doğru esen rüzgârların oluşturduğu fırtınalar içinde farklı genliklerde ve peryotlarda düzensiz dalgalar vardır. Bu dalga dizinleri açık deniz ortamında yüzlerce kilometre ilerlerken içlerindeki küçük dalgalar enerji kaybı nedeniyle kaybolurlar, dalga dizini içindeki uzun periyotlu yüksek genlikli dalgalar yollarına devam ederek karşı kıyılara ulaşırlar. Bu dalgaların peryotları Akdeniz’de ve Karadeniz’de 6 saniye ile 15 saniye arasında olabilirler.  Okyanuslarda ise 20-25 saniye periyotlu çok büyük dalgalar olarak kıyılara gelirler. Soluğan dalgalar birbirine çok benzeyen dalgalar olup sinüzoidal profil verirler. Sörfçü bilir ki aynı dalgadan aynı süre aralıkla bir tane daha gelecek. Bu dalgalar kıyıya yaklaştıkça yükselir, genellikle düzgünce kırılır ve dalga sörfçülerine de nefis bir spor yapma imkânı sunar.
 
KY: O zaman biz şurada yanılıyoruz. Tsunami olması için illa 30 metrelik dalgalar görmeyi, Sumatra, Sri Lanka Japonya’daki gibi acımasız yıkımlara tanıklık etmeyi bekliyoruz.
 
ACY: Evet pek çoğumuz, Sumatra’da, Japonya'da 30 metrelik tsunami dalgalarını görünce, diğerlerini tsunami olarak düşünmüyor. Oysa orada o kadar büyük dalgaların oluşmasının temel sebebi depremin büyüklüğüyle, buna bağlı fay kırığının uzunluğu ve fay atımının yüksekliğidir. 26 Aralık 2004 tarihindeki Hint Okyanusu tsunami olayını tetikleyen fayın atımı 25 metredir. Bu dalga kıyılara geldiğinde daha da yükselebilmektedir.  Kırılma büyük olduğu için tsunami dalgası da büyük oluyor. Dalganın yüksekliği 30 metre de olsa 50 santim de olsa su kütlesinin akması biçiminde ilerlediğinden çarpma ve sürüklenme kuvvetleri çok büyük olmaktadır. Örneğin, 50 santimlik yani diz boyu bir tsunami veya sel akıntısı insanı sürüklemeye yeter.  
 
Geçtiğimiz yıllarda Ege Denizi’nde aletsel ölçümlerle saptanan çeşitli tsunami olayları oldu. Bunlardan en çok dikkat çekenleri; mesela 2014’te Gökçeada'da tsunami oldu. Deprem sonrası oldu, 21 Temmuz 2017 Bodrum-Kos ve 30 Ekim 2020 Sığacık tsunami olaylarıdır. 2020’nin 30 Ekim’inde Sığacık’ta olan tsunami marinadan 300’e yakın tekneyi sürükledi. 6 Şubat 2023 tarihli büyük depremden sonra İskenderun körfezi ve Doğu Akdeniz’de de 25 cm genlikli tsunami oldu ve Arsuz, Erdemli, Girne ve Gazimagussa mareograf istasyonlarında ölçümlerle saptandı. Genliği 25 santimlik bir tsunami. Büyüklükleri farklı ama hepsi tsunami. Zaten tsunaminin Japonca kelime anlamı: liman dalgası. Yani Japonlar bu doğa olayını dalganın büyüklüğüne bakarak değil de her durumda limanlarda etkili olmasına bakarak adlandırmışlardır.
 
 
KY: Bizim memleketin ve bölgemizin deprem tarihine dair elimizde epey bilgi var. Yani yüzyıllar öncesine dair deprem verilerine sahibiz. Bunlardan yola çıkarak modellemeler hatta tahminler yapılabiliyor. Tsunami konusunda da böyle tarihsel bir birikime sahip miyiz?
 
ACY: Aslında tsunamiye dair en eski bilgiler Akdeniz’de. Çünkü o zamanlar medeniyet Akdeniz’de, bilgi de Akdeniz’de. Elimizdeki en eski veri yaklaşık 7 bin yıl öncesinden. O zaman Norveç açıklarında, Storegga’da, oluşan denizaltı heyelanı sonucunda büyük bir tsunami meydana gelmiş. Ondan sonraki en eski bilgi de milattan önce 1630 civarında Akdeniz’de, Santorini volkanının patlamasıyla oluşan tsunamiye aittir. Patlama ve sonrasında arka arkaya oluşan tsunamiler Minos Uygarlığının çöküşünü hazırlamıştır. O patlama ile denize düşen ponza taşları bugün Akdeniz’in pek çok kıyısında hâlâ bulunabiliyor. Örneğin, biz 1997 yılında Didim'de, Fethiye'de, Santorini’nin patlamasıyla oluşan tsunaminin izlerini bulduk.
 
365 yılında Girit batısında 8,5 büyüklüğünde bir depremle oluşan ve Doğu Akdeniz’in tamamında etkili olmuş bir tsunami var. Bu olay Akdeniz için bir çeşit marka deprem ve tsunami olayı olup özellikle de İskenderiye’de büyük yıkıma yol açmıştır.  Tsunami kaynağı Girit’in batı tarafında olduğu için Anadolu kıyılarında etkisi az olmuştur. Ancak 1303 yılında Girit’in doğusunda meydana gelen tsunami izlerini Dalaman’da bulmuştuk. 1036’da yine Akdeniz'de, bizim Akkuyu bölgesine yakın bölgede etkili olan bir tsunami kayıtlarda yer almaktadır.  
 
Leonardo da Vinci, 1504 yılında yazdığı “Teknik Notlar”ında 1481 Depremi’nden ve tsunamiden bahseder. O tarihte Patara’da var olan deniz feneri on yıl önce bulundu. Hatta içinden bir de ceset çıktı. Tabii fener şu anda kıyıdan 400 metre içeride kalıyor, denize kadar büyük bir kum sahası var. Havva İşkan hocamız bu fenerin yıkılma sebebinin 1481 depreminin yarattığı tsunaminin bir sonucu olduğunu düşünmekte. Bu konu üzerinde biraz daha çalışmamız gerekmekte. Emekliliğe doğru araştırmak istediğim konudur bu: Patara Feneri neden yıkıldı? Bir çeşit jübile projesi.
 
KY: Anlaşılan o ki, sizin Teknik Notlarınız da Leonardo da Vinci’ninkiler gibi epey merak konusu olacak hocam. Peki Japonların elindeki bilgiler?
 
ACY: Japonların elindeki en eski bilgi 869’daki Yoga tsunamisidir. Bu tsunaminin izlerini Sendai şehrinde, Tohoku Üniversitesi uzmanları bulmuştu. O zaman kıyıdan bu kadar içeride yani 5 km içerde izlerin bulunması şaşkınlık yaratmıştı, şüphe uyandırmıştı. Sonra 2011’de aynısı oldu. Japonlar ancak o kadar geçmişe gidebiliyorlar. Halbuki Akdeniz’de antik dönemlere kadar medeniyetlerden bilgiler alabiliyoruz.  
 
KY: Peki bizdeki, antik çağlardan kalan sualtı şehirleri de tsunaminin akıbetine uğramış şehirler mi?
 
ACY: Bazı batık limanlar için bu tür teoriler bulunuyor. Mesela Santorini nedeniyle batan limanlar olduğuna dair bazı ciddi argümanlar var. Bu yıl onu da araştıracağız. Ama tsunaminin bir şehri batırması yine de çok olası değil. Mesela Kekova’dakine batık şehir derler ama orada olan deprem nedeniyle karanın çökmesi. Tsunaminin zararı daha ziyade yapılara ve teknelere. Mesela İstanbul Yenikapı örneği var. Yenikapı aslında 360 yılından sonra kurulmuş bir limandır. Orada 37 tane batık gemi bulundu. Cemal Pulak hocamız o konuda araştırma yapıyor ve bu gemilerin bir kısmının 1000 +- 20 yıllık süre içinde kullanılmakta olduğunu belirtiyor. Yine Marmara’da 989 ve 1010 tarihli iki büyük deprem var. Bu depremlerden birinin bu gemilerin bir kısmının batmasına neden olduğunu söyleyebiliyoruz.
 
KY: O halde tsunami konusunda da epey tarihsel veriye sahibiz. Peki şu anda Türkiye’de tsunami riski en yüksek yerler nereler?
 
ACY: 1999 Gölcük depreminin olduğu fay denize kadar geldi ve orda durdu. Marmara'da Prens Adaları’nda düşey atım var yani tsunami riski var. Özellikle Küçükçekmece, Büyükçekmece, Kısıklı ve Yenikapı açıklarında ciddi denizaltı heyelan ihtimali var. Ama oradan sonra yani batıya doğru gittikçe düşey atım bitiyor ve doğrultu atım görülüyor. Doğrultu atımlı faylanmalar 50 santim mertebesinde genlikli tsunami oluşturabilirler. Bununla birlikte şu da var. Ancak deprem ile tetiklenen denizaltı heyelanı oluşursa o zaman senaryo değişir ve tsunami yıkıcı olabilir.  
 
Tsunaminin etkisi sığ sularda artar. Boğaz’daki risk çok yüksek değil. Çünkü boğazdaki su derinliği 50 metre.  Boğaz kıyılarına çarpan tsunami taşmalar yapabilir ve sığ kısımlarda şiddetli akıntılara dönüşebilir. Düşük kotlu kıyılarda, limanlarda ve özellikle de dere ağızlarında tsunami riski çok artar. Mesela İstanbul’daki Ayamama deresi gibi yerlerde 2 kilometre içeriye kadar dere yatağından su ilerleyebilir. Dere yatağından taşar ve sel etkisi yapar.
 
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle yaptığımız çalışmalardan Marmara kıyılarındaki ilçelerde hangi kıyıların ne kadar riskli olduğunu gösteren haritalar çıkarıldı. Dünyanın tsunami için yapılmış en iyi risk ve tahliye haritaları İstanbul için hazırlandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu konu için oluşturduğu web sitesinden bu haritalara ulaşabiliyorsunuz. https://depremzemin.ibb.istanbul/guncelcalismalarimiz/
 
Ege’ye gelirsek. En son 1956 yılındaki tsunami Güney Ege’de etkili olmuştur. Lokal tsunami olayları da vardır Ege’de. Örneğin, Ayvalık ve Çeşme’de birçok kez tsunami olmuştur tarihte. Midilli fayından gelen tsunamilerin Ege’de etkili olduğunu biliyoruz. Ege için, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle, İstanbul için hazırladığımız haritalara benzer tsunami risk ve tahliye haritalarını çıkarmak üzere şu anda bir çalışma yürütüyoruz.
 
Karadeniz bölgesinde tarih boyunca yıkıcı bir tsunami olmamış. Olduysa da bilgi sahibi değiliz. Bu bölgede bildiğimiz en büyük tsunami 1939 Erzincan depreminin Karadeniz kıyısında yarattığı tsunamidir. O olayda Fatsa’da 50 santimlik su düzeyi değişimleri gözlenmiş, oluşan tsunami Sivastopol, Yalta, Kerch, Anapa ve Batum kıyılarında mareograflarla ölçülmüştür.
 
Akdeniz’de ise pek çok şeyi biliyoruz. Akdeniz’de, Mora yarımadası güneyinden başlayıp Girit’in güneyinden ve Rodos’un doğusundan geçen dalma batma zonu Anadolu’ya Dalaman’dan girer ve tsunami oluşturma özelliğine sahiptir.  Bu fayın bir kolu Kıbrıs’ın batısına gider. Bu 5-6 metre atımlı bir fay. Mesela 365 depremi Girit’in Batısını 40 metre zıplatmış ve deprem sonrası adanın bu bölgesi.
 
Bu 6 Şubat depreminin fayı gelip Samandağ’da durdu, şimdi güneye devam edecek. O bölgede tarihte 551, 996, 1014, 1036 ve 1202 depremleri var. Özetle bunlar Akdeniz bölgesindeki tsunami riski olan bölgeler.
 
 
KY: O zaman isterseniz bu başlığı İskenderun’la noktalayalım. Son depremde karşılaştığımız yıkımda tsunaminin payı var mı?
 
ACY: Evet İskenderun’da tsunami oluştu ama hasar ya da yıkım yaratmadı. Biz yerinde incelemeye depremin hemen sonrasında gittik, sahada çalıştık ve bilgileri topladık. Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın bütün botları ile görüştük. SGK Komutanlığına ve Cengiz Ünver Amiralimize destekleri için teşekkür etmek isterim. Tarihte bu bölgelerde tsunami yaşanmış, bunu biliyoruz. Kıbrıs’a giden fayları söylemiştim. Deprem sonrası şiddetli akıntılar nedeni ile Karataş’ta halat koparan çok tekne oldu ve Yumurtalık’ta bir tekne battı. Samandağ Çevlik balıkçı limanında bazı tekneler zemine oturdu. Biz bölgede özellikle kıyılardaki deniz hareketleri, kıyı yapılarının performansları üzerine elde ettiğimiz verileri raporlayıp uluslararası alanda paylaştık. 11 ile yayılan yıkımın acıları çok büyük iken denizdeki olayları gündeme getirmedik. Ve iki hafta geçtikten sonra da basına bilgi verdik.
 
KY: İstanbul’da birçok noktaya “tsunami tahliye yolu” tabelası asıldı. Bazı noktalara tsunami bilgi panoları da kondu. Yani bilimsel çalışmaların sonuçlarını şehirde somut olarak da görmeye başladık.
 
ACY: Evet bu tabelalar tsunami olması durumunda en güvenli kaçış yollarını gösteriyor.
İstanbul’da sahil boyunca pek çok noktaya yerleştirildi. Boğaz’da Bebek’e kadar gidiyor. Her noktada aynı ölçüde risk yok tabii ama mesela Büyükçekmece'de önemli bir tsunami baskın bölgesi var. Orada tsunami riski bariz. O açıdan UNESCO’nun koordinasyonunda devam eden “Tsunami Hazır” projesinde Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü ve ODTÜ olarak Büyükçekmece ilçesinin Tsunami Hazır programına uyumu için çalışmaktayız. Bu çalışmada Büyükçekmece Kaymakamlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Büyükçekmece Belediyesi ile iş birliğimiz devam etmekte. Benzer uygulama daha sonra İspanya, Malta, Fas ve Mısır’da da seçilen bölgeler için yapılacak.
 
KY: Bu tabelaları yadırgayanlar da oldu. Bizim insanımız depremden, tsunamiden konuşmaktan, bu konuların görünür olmasından çok da hoşlanmıyor, değil mi?
 
ACY: Evet böyle bir olgu var. Bazen araştırmalarımız sırasında turistik tesislere gittiğimizde soranlara “Biz ODTÜ’den geliyoruz, tsunami araştırması yapıyoruz” diye cevap verdiğimizde: “Burada tsunami olmaz, neden geldiniz?” sorusu da soranlar oluyor. Bu tür durum başka ülkelerde de benzer şekilde yaşanıyor.
 
KY: Yadırgayan, tedirgin olanların yanında somut eleştiriler getirenler de oldu. Tabelaların doğru yerlere konmadığını savunanlar var.
 
ACY: Bir kere eleştiri olması güzel, bu biraz farkındalığın artmasına da yarıyor. Sonuçta en iyi hazırlık farkındalıktır. Bu çalışma UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)’nün denetiminde yapılıyor. Zaten UNESCO’nun amaçlarından birisi de farkındalık yaratmak.
 
Bu çalışma şöyle yürütüldü. Biz yine ODTÜ’de bilimsel verilere dayanarak bu tabelaların yerlerini belirledik ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ilettik. Belediyenin tabii UKOME (Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü)’den izin alması gerekiyordu. UKOME bu çalışmada önerilen tüm tahliye yollarını inceledi, bazılarında değişiklik de yaptı. Mesela dedi ki, burası acil geçiş yolu o nedenle buraya tsunami tahliye tabelası koyamayız. Onun dışında bazı yerlerde deprem toplanma alanının tsunamiden baskın alanı içinde kaldığı görüldü. Her depremden sonra tsunami olacak diye bir şey yok ama olursa bu tür yerlerde büyük sıkıntı yaşanır. Özetle, projenin eksikleri olabilir. Bunlar da belediye ve AFAD’ın daha iyi koordine olmasıyla düzeltilebilir.
 
KY: UNESCO'dan söz etmişken Akdeniz Tsunami Uyarı Sistemine değinelim istiyorum. Böyle bir uyarı sistemi mi var? Bizim bu projeye nasıl bir katkımız var?
 
ACY: Akdeniz Tsunami Uyarı Sistemi 2009'da benim UNESCO Kuzey Doğu Atlantik ve Akdeniz Tsunami Uyarı Sistemi Başkanlığım sırasında Türkiye, İtalya, Fransa ve Yunanistan’ın katılımıyla kuruldu. Sonra Portekiz de dahil oldu. Oraya giden süreçte şimdi İtalya’da çalışan değerli meslektaşım Öcal Necmioğlu’nun büyük katkıları olmuştur. Sonuçta Akdeniz’de sağlam altyapıları da olan beş tane tsunami uyarı sistemi var. Bunlardan birisi de Kandilli Rasathanesi.
 
KY: Anlaşılan o ki sistem çalışıyor çünkü Kandilli, 6 Şubat’taki depremde tsunami uyarısını verdi.
 
ACY: Evet karar destek matrikslerini doğru uygulayarak yedi dakikada uyarıyı kesinleştirdiler. Ama bunu ilan etmek için uzman arkadaşlardan da teyit almaları gerekiyordu. Sonuçta depremden 14 dakika sonra tsunami uyarısını Kandilli yayımladı.  Yunanistan uyarı vermedi. İtalya bu depremde tsunami olursa oraya kadar gidebileceğini düşünerek uyarı verdi. Sonra Kandilli 20 Şubat’taki deprem sonrası da tsunami uyarısını verdi. Tsunami uyarısı yapmak çok hassas bir iş, çok büyük sorumluluk. Çünkü bir kez yanlış uyarı yaparsanız en az 10 yıl sizi bir daha kimse ciddiye almaz. Kandilli Rasathanesi bu zor sınavdan başarı ile çıktı. Bunların dışında UNESCO çatısı altında Karayipler’de, Pasifik’te ve Hint Okyanus’unda başka uyarı sistemleri de var tabii.
 
KY: Depremi analiz etmek, büyüklüğünü ölçmek gibi işler Kandilli’nin zaten hep yaptığı bir şey. Ama önceden uyarı yapabilmek çok farklı, çok çarpıcı bir gelişme. Deprem konusunda önemli eksiklerimiz var ama demek ki iyi yaptığımız şeyler de var. Bu noktaya nasıl geldik?
 
ACY: Bizim tsunami konusunda iyi bir noktaya gelmemizin temel nedeni ısrarlı, dikkatli ve uluslararası iş birliği içinde çalışmamız. Başladığımız zaman çok fazla ilerleme yoktu, hatta bu alanda çalışmak çok da anlamlı görülmüyordu. Ama biz ısrar ettik. TUBITAK’tan defalarca destekler aldık. Mesela, bizim dönemimizde dünyada olan en büyük beş tsunaminin ikisini bizzat gördüm ben. 2004’te Hint Okyanusu’nda olan tsunami ve 2011 Japonya Tōhoku tsunamisi. Bunlarda bizzat yerinde incelemelerde bulunduk ve çok şey öğrendik. 2018’de Sulawesi’deki tsunami sonrası araştırmaya Endonezya hükümeti benim başkanlığımdaki UNESCO ekibine izin verdi. Sonra Endonezya’da Karakatau yanardağı patladı ve oluşan tsunaminin zarar verdiği kıyılarda da araştırmaya gittik. Özeti, çok uğraştık, çok şey öğrendik. Şu anda dünyada tsunami alanında önemli bir noktadayız. Bir örnek vereyim, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı şartname hazırlatıyor ve dünyadan beş uzman seçiyor bunun için. Ben de bunlardan birisiyim. Kısacası, belki ülkemizde modern dönemde çok büyük tsunamiler olmadı ama biz diğer yerlerde olanların hepsine dahil olduk. Hatta bir seferinde Karayipler’de bir toplantıya giderken, bizim uçak inmeye yakınken orada Guadeloupe adasında deprem olmuş. Hemen yanındaki küçük adada da tsunami gerçekleşmiş. Tamamen tesadüf tabii ama hemen üstüne biz adaya inince meslektaşlar arasında espri konusu olduk. “Ahmet Yalçıner, tsunami bölgesine en çabuk ulaşan adam” diye.
 
KY: Hocam en azından bu alanda Türkiye’de içimiz rahat olabilir o zaman. Japonlarla birlikte tsunami konusuna en hakim ülkeyiz. Hatta sanırım, Japonlar da bunu doğrulayacaktır. Çünkü tsunami konusundaki en prestijli ödüle sizi de layık gördüler.
 
ACY: Evet, doğru, Hamaguchi Ödülü. Japon Hükümeti’nin verdiği bir ödül. Dünyada tsunamiler, fırtınalar ve denize ilişkin afetler konusunda uluslararası ölçekte özgün ve öncü çalışmalar yapan ve önemli katkılar sağlayan bilim insanlarına ve kurumlara veriliyor. Daha önce hep Japonlar alırdı bu ödülü. Sonra önce bir Amerikalı bilim adamına ondan sonra 2019’da da bana takdim ettiler. Benim için son derece gurur verici.
Ayrıca da Türk Deniz Araştırmaları Vakfı TÜDAV’ın 2022 yılı Marmara Deniz Araştırmaları Ödüllerinden birini almış olma gururumu da burada vurgulamak isterim.
 
 
KY: O zaman dilerseniz, önlemler konusuna girelim. Tsunami önüne gelen her şeyi yıkıp geçen bir güç. Böyle bir güçten kendimizi nasıl koruyacağız?
 
ACY: Önce yapılacakları, yapısal önlemler ve yapısal olmayan önlemler olarak ikiye ayıralım. Yapısal önlemler deyince tabii ağırlıkla yapıların direncini kastediyoruz. Bazı yapıları mutlaka tsunamiye dirençli olacak şekilde yapmamız lazım. Burada temelde limanları kastediyoruz. Buraların tsunamiye rağmen çalışır halde kalacak şekilde inşa edilmeleri lazım. Mesela İstanbul için böyle bir çalışmayı yaptık. Haydarpaşa Limanı’nın dalgakıranlarının yükseltilmesi lazım. Bir başka örnek, Yenikapı ve Maltepe’deki etkinlik alanları. Oraların tsunamiden etkilenmeyecek hale getirilmesi lazım. Tsunami açısından böyle öncelikli yapılar ve alanlar var.
 
Yapısal olmayan önlemlere gelirsek… burada en önemli konu tsunami konusunda toplumsal farkındalığı yaratmak. İnsanımızı tsunami konusunda bilinçlendireceğiz. Tsunami ne zaman olur, nasıl olur anlatacağız. Özellikle kıyı şeridinde oturan, limanlarda çalışan ya da tekne sahibi olan vatandaşlarımıza. Artık erken uyarı sistemimiz de var. İstanbul’da yaptığımız tabelalama uygulamasını diğer bölgelere de yaymalıyız.
 
KY: Neyse ki tsunami deprem kadar ani gelmiyor. Anladığım kadarıyla, tsunami uyarı sistemi sayesinde bir şeyler yapmak için biraz vaktimiz de var.
 
ACY: Elbette, tsunami deprem kadar ani değil. Bir kere tsunaminin bariz işaretleri var. Deprem oldu ve baktınız ki deniz çekiliyor, bu tsunaminin en açık işaretidir. Kıyıya çok yakın olan tekneler karaya oturmaya başlar. Eğer denizdeyseniz, mesela bir tekne sahibi, kısa süre içinde açığa kaçma fırsatı bulabilir. Çünkü bir teknenin tsunamiden korunmasının yolu açığa kaçmak. En az 50 metre derinliğindeki yer ulaşabilirseniz orada motor gücüyle tsunamiyi yenebilirsiniz. Karada olanlar ise güvenli alana geçmeli ya da en azından bulunduğu yapı sağlamsa, üst katlara çıkmalı. Tsunami ahşap ve hafif yapıları kapıp götürüyor ama sağlam beton binalara etki etmiyor. Dolayısıyla yeterince bilinçlenirsek tsunamiden korunmak için şansımız var.
 
KY: Peki ne kadar vaktimiz var?
 
ACY: Marmara’da 7 ilâ 10 dakika. Ama tabi tsunami uyarısı da bu sürede ancak veriliyor. O nedenle uyarıyı beklemeden, işaretlere bakarak harekete geçmek gerekir. Sular çekiliyorsa örneğin hemen önlem almalısınız. Tabii hava şartlarının da buna müsaade etmesi gerek. Yani açıkta büyük bir fırtına falan olmamalı ki tekne sahipleri oraya kaçabilmeli. Bazan bu süre daha da uzundur. Sri Lanka’da mesela tsunami depremden iki saat 15 dakika sonra geldi. Ama maalesef o zamanlar Hint Okyanusu’nda tsunaminin bu kadar etkili olabileceğine dair hiçbir bilgi yoktu.
 
KY: İstanbul’da beklenen 7 üzeri depremin nerelerde ne büyüklükte tsunami yaratabileceğine dair net bir tahmin var mı?
 
ACY: Bu sorunun tek bir cevabı yok. Depremden farklı olarak, tsunami projeksiyonları bölgeden bölgeye değişiyor. Sonuçlar Adalar’da farklı, Bakırköy’de farklı. Ancak İstanbul eylem planı bu sorunuza çok detaylı bir şekilde cevap veriyor. Linkini paylaştığımız sitede her bölge ve ilçe için hazırlanan projeksiyonlar ve tahliye planlarını bulabilirsiniz. Vatandaşlarımızın kendi yaşadıkları bölgeye dair olan dosyayı indirip incelemesinde fayda var.
 
KY: Peki, son olarak marinalar açısından da bir değerlendirme alabilir miyiz? Marinaların tsunami önlemi olarak neler yapması lazım?
 
ACY: Marinalar için en önemli risk tsunami akıntıları ile sürüklenme riskidir. Ayrıca mevcut yapıların tsunami açısından test edilmesinde yarar var. İkinci konu, yüzer pontonlar. Tsunamiye karşı yüzer yapıların doğru tasarlanmış ve iyi sabitlenmiş olmaları önemli. Bu konuda şu anda İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü tarafından yürütülen bir TÜBİTAK projesi de var. Yüzer sistemlerin tasarımının nasıl olması gerektiği üstüne çalışılıyor. Bu projenin bir yıllık bir süresi kaldı. Tamamlandığında isteyen marinalarla paylaşılır. Bir de dalgakıranları gözden geçirmek gerek. Bazen dalgakıranların girişi dar olur, su içeri girer ama çıkamaz. Bu da yıkım yaratır. Buralara da alıcı gözle bakılması faydalı olur.
 
Aslında bir başka projemiz daha var Avrupa Birliği kıyıları için yapılmış. Ege bölgesine detaylı eğilen bir site. Onun da linki: https://tsumaps-neam.eu/ Burada interaktif bir haritamız var, olasılıksal değerlere dayalı bir harita. Bu haritada risk alanlarını ve risk oranlarını görebiliyorsunuz. Bunun daha güncel ve detaylı versiyonunu şimdi Ege Bölgesi için TÜBİTAK desteği ile proje olarak hazırlıyoruz.
 
Bunun dışında hem tekne sahipleri hem de toplum nezdinde tsunami bilincinin oluşması için marinaların yapacağı iletişim faaliyetlerinin değerli olacağını düşünüyorum.
 
Editörün notu: Türkiye’deki Setur Marinalarında bulunan deniz yapıları kıyı mühendisleri tarafından tasarlanmış. Marinaların acil eylem planlarında deprem ve tsunamiyle ilgili senaryolar mevcut. Planlar İstanbul Eylem Planı’ndan hareketle tekrar gözden geçirilip detaylandırılmış. Bunların dışında her marinada bir İş Güvenliği Uzmanı bulunuyor ve düzenli olarak plan tatbikatları yapılıyor.
 
KY: Son olarak, benim yerimde olsanız size ne sorardınız?
 
ACY: Neden bu mesleği seçtiğimi sorardım sanırım.
 
KY: Neden bu mesleği seçtiniz?
 
ACY: Açıkçası bunu ben de çok düşündüm. Benim bir ikiz kardeşim var. O tamamen farklı bir iş yapıyor, patent alanında uzman. İnsan kendinden bir tane daha olunca farklı olmak, çok farklı bir iş yapmak istiyor sanıyorum. Bu bir sebep olabilir. Bir diğer sebep de paylaşmak. Çünkü bilim paylaşarak yapılır. Bir Japon uzman size bir sunumunu yollar, siz ona kendi sunumunuzu yollarsınız. Kardeşim de öyledir, ben de. Ya yarışacaksınız ya da paylaşacaksınız. Biz paylaşan taraftayız. Tsunami konusunda bir noktaya ulaştıksa bunu biraz da paylaşımcı yanımıza borçluyuz.
 
KY: Hocam, soru da cevap da çok güzel oldu. Çok teşekkür ederiz. Sizi tekrar tekrar görmek isteriz. Fakat umalım ki, bunun için acil bir sebep olmasın.
 
ACY: Ben teşekkür ederim.
 
 
Söyleşi: Kayhan Yavuz, Setur Marinas Highlights Editörü