Kedilerden de korsan çıkar. Bir örneği Antalya Marina’da. Genç yaşta korsanlığı bırakıp marinada yerleşik yaşamı seçen Miu'yu tanıyalım mı?
Funda Sönmez, Setur Marinas Antalya Muhasebe Yöneticisi
Evrenin size hediyeler sunduğuna inanır mısınız? Hiç beklemediğim bir anda şans getirmesi için kucağıma verilen minik kedi de benim hediyemdi. O kedi, henüz bir aylıkken, bir Ekim sabahı Kaş Marina’dan, Antalya Marina’ya giden bir tekneye kaçak olarak binen ve onca deniz milini, tuzlu sular içinde aç susuz geçen Miu. Belki kedilere özgü merak duygusundan, belki de zincir kampanyamızın avantajlarından, kim bilir! Bana sorarsanız korsanlığa olan merakından.
Miu’nun deniz yolculuğu teknenin Antalya Marina’ya yanaşmasıyla son buluyor. Motor dairesinden gelen sesler üzerine mürettebat, bizim marina ofisine haber vererek ele avuca sığmayan bu minik kızı tekneden çıkartmak için destek istiyor. Görev, ön büro ekibimizden bir arkadaşımız ile o dönem yaz stajını yapmakta olan stajyerimize düşüyor. İkisi birlikte, büyük bir mücadele vererek ellerinde dünya güzeli yavru kediyle ofise geliyorler. Tabii oradan da doğruca veterinere.
Adını miyavlama biçiminden alan Miu, zekâları ve zorlu koşullarda hayatta kalma becerileriyle tanıdığımız tekir cinsinin bir üyesi. Zaten Miu da malum yolculuğu esnasında oldukça yüksek motor sesine maruz kalmış ancak bu ses onun kulaklarında herhangi bir hasara yol açmamış.
Miu’yu sahiplenmem için bana getirdiklerinde hayatımda hiç bu kadar güzel bir kedi görmediğimi düşündüm. Kocaman yemyeşil gözleriyle ve sevgi dolu bakışlarıyla ilk kez karşılaştığımda sanki ben onu değil de, o beni seçmiş gibi hissetmiştim. O an, "beni tekrar sokağa bırakma" dercesine masum bir ifadeyle gözlerimin içine bakıyordu. O günün üzerinden 16 ay geçeceğini ve aramızda bu kadar güçlü bir bağ oluşacağını ne o ne de biz tahmin edebilirdik.
Miu yarı melankolik, yarı avcı, ışık hızındaki hareketleriyle bizde hayal görüyormuşuz duygusu yaratan bir kedi. Musluktan su içmeyi, suyla oynamayı, gelen geçeni takip etmeyi etrafta olup biteni izlemeyi çok seviyor. Sabahları uçan kuşa kafa tutuyor.
Hayatı doruklarda yaşıyor Miu, gözü yükseklerde. Dolapların üzerinden hiç inmiyor. Baş düşmanı sinekler tabii. Formunu da sineklerin peşinden koşmasına borçlu olsa gerek.
Doğuştan amirdir Miu, birinin bir iş yaptığını görse gider başında durur, teftiş eder. Tutumlu da, mesela halının altına bozuk para saklıyor. Düzeni çok seviyor, sehpanın üstünde her zamankinden farklı bir obje varsa patisiyle aşağı atmaktan çekinmiyor. Sonra da arkasına dönüp objenin yere düşüşünü keyifle izliyor.
Konuşur bizimle Miu, kendince cevaplar verir söylediklerimize. Kendisinden bahsedildiğini, ona bir şeyler sormak ya da söylemek istediğinizi anlar zira ona cevap hakkı doğmuştur. Bakışlarıyla verir cevabı. Bazen küser bize kafasını bile çevirip bakmaz, defalarca seslensek de duymamazlıktan gelir.
Anlatmakla bitmez bizim Miu. Yalnızlığı pek sever, saatlerce ortadan kaybolur, en çok da uyumak için. Tüm ilginin kendisinde toplanmasını istediğinden misafir beğenmez. Kendini sevdirmeyi de hiç sevmez ama sabah öpücüğü vermeyi ihmal etmez.
Şimdilerde kocaman güzel bir kız olsa da, onu ilk gördüğümüz andan beri değişmeyen bir şey var: onun meraklı bakışları ve bizim ona olan karşılıksız sevgimiz.
Fotoğraflar: Funda Sönmez