Akdeniz’e özel, endemik bir tür olan “posidonyalar” tehlike altındalar!

Akdeniz’e özel, endemik bir tür olan “posidonyalar” tehlike altındalar!

Ekosistemimizde önemli bir rol oynayan deniz çayırlarının (deniz erişteleri) Akdeniz’e özel, endemik bir türü olan “posidonyalar” yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu önemli konuyu dalış eğitmeni ve sualtı rehberi olan, aynı zamanda sualtı biyolojisiyle yakından ilgilenen Murat Dramana sorduk.

Şahika Merve Akçap: Dünyamız kusursuz bir düzende işliyor. Fakat artan dünya nüfusla birlikte bu düzen bozuldu. Bunun bizler için, dünyamız için ve diğer tüm canlılar için epey ağır sonuçları var. Posidonyalar da bu düzenin önemli parçalarından biri. Temel bilgilerle başlayalım… Kaç tür deniz çayırı var?

Murat Draman: Kaş bölgesinde yıllardır dalan biri olarak söyleyebileceğim şey, bölgemizde, ekosistem yaratacak düzeyde yoğunluk sahibi 4-5 tür deniz çayırı var. Bunlar Akdeniz’e özel posidonya (Posidonia oceanica), ince deniz çayırları (Cymodocea nodosa) ve Kızıldeniz’den Akdeniz’e giren yabancı türler. Mesela, Halofila (Halophila stipulacea) ve değişik Kolerpa (Caulerpa sp.) türleri.

ŞMA: Deniz çayırları her denizde bulunuyor mu?

MD: Tüm denizlerde ve okyanuslarda değişik türleri var. Akdeniz’e endemik olanlara ise posidonya ya da deniz çayırları diyoruz.

ŞMA: Peki, deniz çayırları ekosistemimiz için neden önemli?

 

 

MD: Deniz çayırları hem denizlerde hayatın devam etmesine oksijen üreterek destek sağlıyorlar, hem be büyük ölçekte karbon emerek deniz suyunun asit dengesinin sabit kalmasında rol oynuyorlar. Ekosistemlerinde saklanan ve çevresinden beslenen zengin bir faunayı yaşatıyorlar. Ayrıca bin bir tür yavru canlının ilk günlerinde bünyesinde saklanarak gelişebilmesine ortam sağlıyorlar.

ŞMA: Deniz çayırlarının ürettiği oksijenin karadaki canlılara da faydası var mı?

MD: Elbette! Dünyamızdaki oksijenin büyük ölçüde denizler ve okyanuslar aracılığıyla üretildiği göz önünde tutulursa, diğer deniz bitkileri gibi deniz çayırlarının da karada hayatın devamına önemli katkısı var. Hatta, dünyadaki hayat döngüsü için olmazsa olmaz konumdalar.

ŞMA: Deniz çayırlarının tehlikede olduğunu biliyoruz. Bu tehlike nasıl ortaya çıktı?

MD: Enerji tercihlerimizin sebep olduğu küresel ısınma denizlerin de ısısının artmasına sebep oluyor. Denizi sonsuz bir çöplük olarak görüp hoyratça döktüğümüz evsel ve tarımsal atıklar deniz suyunun kimyasal dengesini bozuyor ve yaşam şartlarını baskılıyor. Bozulan dengenin sebep olduğu mikroskobik alg ve canlı patlaması (ötrifikasyon, musilaj) deniz çayırlarının yaşamları için gerekli ışığı ve su değişimini keserek ölmelerine ve çürümelerine sebep oluyor. Bu çok tehlikeli bir kısır döngü!

 

 

Deniz çayırları ışığa ulaşan derinliklerde bulunduklarından insanların da erişim alanlarındalar. Deniz tabanına ciddi zarar veren ağ balıkçılığı, deniz turizminde amatör ve ticari teknelerin özensiz ve bilgisiz şekilde deniz çayırları üzerine demir atması bu bitkilerin deniz tabanından sökülmelerine ve yaralanmalarına sebep oluyor.

Diğer taraftan fırtına gibi doğa olayları ve bazen bölgesel olarak yüksek sayılara ulaşan ve yoğun olarak deniz çayırlarıyla beslenen canlı türleri insanlar kadar olmasa da deniz çayırlarına ciddi zarar verebiliyorlar. Sevimli yeşil deniz kaplumbağaları (Chelonia mydas) da sürü olarak konaklayarak ince deniz çayırlarının hakkından gelen unsurlara dönüştüler.

İnsan ve doğa kaynaklı etkiler deniz çayırlarını yaralayıp kesintisiz yapılarını parçalayınca, gittikçe olumsuzlaşan kimyasal ve ısı ortamı kendilerini onarmalarına ve çoğalmalarına engel olunca deniz çayırlarının alanlarının giderek daralması kaçınılmaz hale geldi.

ŞMA: Açıkça soralım o zaman… deniz çayırlarını kaybedersek ne olur?

Onlar olmadan deniz ekosistemlerinin çökeceğini biliyoruz. Bu nedenle acil bir şekilde koruma altına alınmaları gerekiyor.

ŞMA: Peki, onları nasıl kurtarabiliriz?

MD: İlk yapılması gereken şey, alanı koruma altına almak. Böylece teknelerin deniz çayırlarına demir atmasını engelleyebiliriz. Deniz çayırları alanlarının haritalarla veya gözlemle saptanabilmeleri ve teknecilerin bilgilendirilmeleri gerek. Yoğun kullanım alanlarını bağlanma şamandıralarıyla donatarak demir kullanılmadan tekne sabitleme imkanları yaratmak lazım.

Şamandıraların yerlerinin sağlıklı bir şekilde belirlenmesi, çayırlara zarar vermeyecek şekilde yerleştirilmeleri, bilgilendirme mekanizmalarının, kullanım kuralları ve kontrollerinin oluşturulması ve benzeri çalışmalar yapılmalı. Tabii bunlar ciddi finansman ve bilgi birikimi gerektiren konular.

Kullanım baskısını azaltacak bu nokta atışlarına paralel olarak, deniz suyunun kalitesini artırılması, içindeki tüm flora ve faunanın yaşam koşullarına elverişli olmayan kimyasal kirlilikten arındırılması gerekiyor.

ŞMA: Deniz çayırları ekimi yaparak alanlarının çoğaltılması projeleri de bilim dünyasının üzerinde çalıştığı bir konu, öyle değil mi?

MD: Evet, bu türden çalışmalar da yapılıyor. Fakat tıpkı mercanlar için olduğu gibi, yukarıda özetlediğimiz önlemlerin alınmaması bu projelerin de olumsuz etkilenmesine yol açar.

ŞMA: Çok teşekkürler.

 

 

Söyleşi: Şahika Merve Akçap, Setur Marinas Kaş Ön Büro Temsilcisi