Kuşadası bütün güzelliklerinin yanı sıra Ege kıyılarında yelkenciliğin ilk başladığı yer olma özelliğini de taşıyor. Zira Türkiye’nin ilk yelken kulüplerinden birisi burada kuruluyor.
Gözde Nur Keser, Setur Marinas Kuşadası Ön Büro Temsilcisi
Hiç şüphe yok ki, Kuşadası, denizin en parlak olduğu, güneşin ısısını bize en yakından hissettiren, rüzgârıyla yeni ufuklara yelken açma isteğimizi perçinleyen varış noktalarından birisi. Türkiye’nin ilk marinasının temellerinin atıldığı yer olan Kuşadası 1960’lı yıllardaki turizm hareketliliğinin bir sonucu olarak yelken sporunun da Ege ve Akdeniz’deki başlangıç noktası haline gelmiş.
Kuşadası’nda 1968 yılı başında, daha marina inşaatı başlamadan, Kuşadası’nın ilk yelken kulübü olan Efes Yat Kulübü Taylan Sağnak tarafından kuruluyor. Kulüp 1969 yılında, İstanbul Yelken Kulübü’yle iş birliği içinde İstanbul-Kuşadası arasındaki ilk yat yarışını düzenliyor. O yarışı Türkiye Açıkdeniz Yarış Spor Kulübü (TAYK) ve Eastern Mediterranean Yacht Rally (EMYR) Komodoru Ahmet Muhittin Öney, “Sim” isimli kotrasıyla birinci bitiriyor. Daha sonra yarışları Açıkdeniz Yarış Kulübü (AYK - bugünkü TAYK) üstleniyor ve 10 yıla yakın bir süre devam ettiriyor. Kuşadası’na yaklaşıldığı zaman rüzgarın kesilmesi ve bunun da yarışın neticesine tesir etmesi nedeniyle yarışlar bir süre sonra Çeşme ve Bodrum’a kaydırılıyor. Efes Yat Kulübü kapandıktan sonra, 1970’lerin ortalarında, Sultan Vahdettin’in torunu Halim Özbaş tarafından Kuşadası’nda yeni bir yat kulübü açılıyor.
1980 senesinde, Açıkdeniz Yarış Kulübü ile Yunan Açıkdeniz Yarış Kulübü’’nün ortaklaşa düzenledikleri İstanbul-Kuşadası-Pire rotasında bir yarış gerçekleştiriliyor. “La Trans Mediterranée” yarışının bir ayağı olarak düzenlenen bu yarış aynı zamanda ilk uluslararası organizasyon olma özelliği taşıyor. 11 Türk teknesi ve bir o kadar da Yunan teknesiyle birlikte toplam 40 civarında teknenin katıldığı bu yarışta İstanbul-Kuşadası ayağı sonrası yatlar Kuşadası Marina’ya bağlanıyorlar. Oraya gelen gazeteciler de Kuşadası Marina'yı görüp bunu gazete sayfalarına taşıyorlar. İşte Kuşadası Yat Limanı da bu vesileyle tanınıyor.
Yelkencilik temelde bir spor dalı olarak değerlendirilse de pek çok kişi için daha ziyade bir tutku ve özgürlük alanı. Rüzgarın esintisini hissetmek, yepyeni bir keşif serüvenine çıkmak, dalgalarla boğuşurken ne kadar güçlü olduğunuzu fark etmek, yelkenciliğe gönül vermiş kişilerin sözbirliği ettiği deneyimlerden sadece bir kaçı. İşte bu düşüncelerle biz kendimizi Kuşadası Yelken Kulübü’nün (KAYK) kapısında buluyoruz. Bizi Gökhan Aydın karşılıyor. 2010 yılında kurucuları arasında yer aldığı kulüpte yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmaya devam eden Aydın kulübün esas amacının yelkenciliği ilk başladığı yerde, Kuşadası’nda yeniden canlandırmak olduğunu söylüyor. Bu amaçla organize edilen, Setur Marinas’ın da parçası olduğu regattalar bu sularda birbirini izliyor. Keyifli anlar ve güzel görüntüler kalplere kazınıyor, önemli başarı hikâyeleri yazılıyor.
Geçtiğimiz yıllarda İngiliz ve Avrupalı yatçıların bir filo oluşturarak İstanbul’dan başlayıp güney kıyılarına indikleri, oradan İsrail’e kadar devam ettirdikleri seyirlerinde yelken kulübü Setur Marinas Kuşadası’yla birlikte önemli bir mola noktası olmuştu. Turgutreis ve Cebelitarık arasındaki seyirde de Kuşadası önemli bir duraktı. Kulüp sponsorluğunda yapılan Cumhuriyet Kupası Regattaları ise son yıllara damgasını vuruyor.
Denize ve Kuşadası’na gönülden bağlı insanlar olarak yelkenciliğin bir spor ve tutku olarak doğduğu bu sularda yeniden eski önemine kavuşmasını bizim de en büyük dileğimiz. Biz de bu sayede, pek çok kıymetli denizciyi ve denizseveri burada ağırlamanın mutluluğunu yaşayacağız.