İstilacılar, hayaletler ve onlara karşı alınabilecek önlemler

Geçtiğimiz Kasım ayında Kaş Marina istilacı balık türlerinin ve “hayalet ağlar”ın tartışıldığı önemli bir çevre etkinliğine ev sahipliği yaptı. Etkinlik sorulan sorular kadar çözüm önerileriyle de dikkat çekti.
 
Şahika Merve Akçap, Setur Marinas Kaş Ön Büro Temsilcisi
 
Her şey 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla başlar. Kanal yoluyla Akdeniz sularına göç eden balık türleri arasında balon balığı ve aslan balığı gibi istilacı türler de vardır. Yıllar boyunca sürdürülen bilimsel çalışmalar sayesinde, istilacı balık türlerinin yerel balıkların popülasyonunun düşmesine sebep olduğu fark edilir. Bunların arasında orfoz gibi koruma altında olan balık türleri de vardır. İşte o zaman alarm zilleri çalmaya başlar.
 
 
Alarm zilleri bu kez 8 Kasım’da Kaş Marina’da düzenlenen çevre ve farkındalık etkinliğinde çaldı. Akdeniz Su ürünleri Araştırma Üretme ve Eğitim Enstitüsü’nden Dr. Merve Karakuş ve Kaş İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden Gürol Eser’in katkılarıyla düzenlenen iki farklı oturumda, istilacı balık türlerinin ve hayalet ağların denizlerimize etkileri konuşuldu. Marina içerisinden denizcilerin yanı sıra bilim insanlarının, sualtı fotoğrafçılarının, dalış eğitmenlerinin, yerli balıkçıların ve sualtı tutkunlarının katıldığı etkinlik Kaş ilçe merkezinden de yoğun ilgi gördü.
 
Dr. Merve Karakuş’un oturumda altını çizdiği noktalardan birisi, istilacı türlerden olan balon balıklarının yenilerek tüketilmesinin mümkün olmadığıydı. Zira bunlar zehirli balıklar. Buna rağmen, Merve Karakuş ve ekip arkadaşlarının çalışmaları sonucunda balon balıklarının derilerinin tekstil malzemesi olarak kullanılabileceği keşfedilmiş. Bir proje kapsamında, balon balıklarının derisinden çanta ve cüzdan gibi eşyalar üretilmiş ve balon balıklarının kontrollü bir yöntemle popülasyonunun azaltılabileceği görülmüş. İşte bu iyi haber!
 
Aslan balığına gelince… Balon balığından farklı olarak, aslan balığı yenebiliyor. Merve Karakuş etkinlikte bu önemli bilgiyi vermekle kalmadı, aslan balıklarının nasıl avlanacağını, nasıl temizleneceğini ve nasıl tüketileceğini de anlattı. Karakuş, aslan balığının bir makas yardımıyla dikenleri ayıklandıktan sonra pişirilebileceğinin ve pişirildikten sonra hiçbir şekilde zehirli olmadığının, hatta oldukça lezzetli bir balık olduğunun altını çizdi.
 
Etkinliğin konularından birisi de “hayalet ağlar”dı. Çoğunlukla, balıkçıların, denizin dibindeki kayalıklara takılan ağlarını geride bırakması sonucunda oluşan atıklara “hayalet ağ” adı veriliyor. Yani bir ağ var ama hayalet gibi suyun dibinde dolaşıyor. Hem de çaktırmadan avlanmaya devam ediyor. Nasıl mı?
 
 
Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, hayalet ağların çoğu doğada çözünmeden kalıyor ve  pasif olarak avlanmaya devam ediyorlar. Sualtı habitatının üzerini kaplayan bu ağlar, ışık ve oksijen geçirgenliğini azaltarak deniz çayırlarını ve mercan resiflerini tehdit ediyorlar. Aynı zamanda mikro plastik kirliliğine sebep oluyorlar. Başta, türleri koruma altında olan Akdeniz fokları ve Caretta Caretta’lar olmak üzere, birçok deniz canlısı için hayalet ağlar majör bir tehdit oluşturuyor. Üstelik sadece büyük balıkçı ağları değil, olta ve el misinası da zamanla denizde birikerek çevre kirliliğine sebep oluyorlar.
 
İster istilacı türler ister hayalet ağlar, sebep her ne olursa olsun, deniz kirliliğinde alarm zilleri her zamankinde daha güçlü çalıyor. Denizin imdadına koşmak ise biz deniz tutkunlarına kalıyor.
 
Fotoğraflar: Şahika Merve Akçap, Barbaros Turan