“50 Yıllık bir çınar” diyebiliriz Bodrum’daki Emre Kunt Model Müzesi için. Burası sabrın, göz nurunun ve zamana meydan okuyanların müzesi. El emeğine işlenmiş sayısız modelin başı sonu olmayan yolculuğu… Burada Medeniyet Figürlerinden Koleksiyon Arabaları Galerisine, Deniz Antikaları Koleksiyonundan, Osmanlı Donanmasına, hatta 1950 yılında gemilerden çıkan kumar makinelerine kadar hemen her tür model var ve bu modeller bizi bambaşka bir gerçekliğe çağırıyorlar.
Biz sadece müzeyi gezmekle kalmadık, müzenin kurucusu tanınmış mimar Emre Kunt’la müzecilikten hayatın anlamına uzanan bir söyleşi de gerçekleştirdik.
Görkem Baygın, Setur Marinas Ayvalık Ön Büro Temsilcisi
Görkem Baygın: Sizi kısaca tanımak isteriz.
Emre Kunt: 1967 senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisinden mezun oldum. 1984 senesinde İstanbul’un karmaşası, gittikçe çoğalan kalabalıklığı beni Bodrum’a itti. Daha önceleri teknemle gelirdim ama bir gün her şeyi orada bırakıp buraya taşındım.
GB: Deniz tutkunuz ne zaman başladı?
EK: İstanbul’da yaşadığım zamanlarda. O zaman burada marina yoktu, o yüzden genelde teknemi Kuşadası’nda bırakırdım. Geldiğim zaman Antalya’ya kadar giderdim. 42 sene evvel kendi teknemi yaptım, İstanbul’da kullandım. Fransız tekneler çıkınca onlardan almaya başladım. Daha sonra 3 tekne daha yaptım.
GB: Hep yelkenli tutkunuz mu var yoksa motor yat da seviyor musunuz?
EK: 35 sene yelkenli kullandım. Yelkenliyle çok seyir yaptık. Sonra sıkıcı oldu, motor yata döndüm. Sebebi güneşin altında bir tentenin altında kalıyorsun? Motor yatlar ev gibi, bütün yazımı orada geçiriyorum. En son Adriyatik Denizi’nde seyir yaptık. Genelde Yunan adaları taraflarında oluyorum. Son teknem 24 metre Trawler Bandido.
GB: Modelcilik tutkunuzun nasıl gelişti?
EK: Çocukluğumdan beri marangoza gider, tahta kestirir maket yaparım. Babam da yelkenli modelleri yapardı. Dedem yazılar yazardı. Yani bu tutku ve merak aileden geliyor. İstanbul’da 18 yaşımdan beri maketçilik yapıyordum, sonra bilimsel maketçiliğe döndüm.
GB: O zaman Güzel Sanatlar Devlet Akademisi’nde okumanızın bir sebebi de buydu diyebilir miyiz?
EK: Tabii, biz akademide heykel, resim ve fotoğrafçılıkla ilgileniyorduk yani güzel sanatlara dair her şeyi iç içe yaşıyorduk. Bu tutku için çok faydası olmuştur. Bir de Alman Lisesi’nde okuduğum için Alman sistematiği vardır bende. Alman mükemmeliyetçiliği yani!
GB: Peki, mükemmelliyetçiliğin zararını gördüğünüz oldu mu hiç?
EK: Evet, karım çok kızıyor! Ama artık bıraktım biraz.
GB: Modeller neden önemli ve kişisel olarak size ne ifade ediyorlar?
EK: Modeller şöyle önemli… Sen tarihinde kaybolmuş değerleri, bilinmeyen şeyleri tekrar ortaya çıkarıyorsun ve görselleştiriyorsun, bunların tanıtımını yapıyorsun. Şimdi bunların ismini duyan var, bilen var, bilmeyen var. Anlayan var, anlamayan var. Ama görünce herkes “vay bee” diyor.
Bir de bunları yapmadan önce, 3-4 sene planlarıyla uğraşıyoruz. Çoğunun planını biz hazırladık. Osmanlı gemilerinin planları hiç yoktu. Bütün incelemeleri kendimiz yapmak zorunda kaldık. Amerika’dan planlar getirdik, Almanya’dan planlar getirdik. Tabiri caizse yalvardık yakardık… Bu konuda çok zorluk çektim.
GB: Bu bir hobiden daha fazlası sizin için...
EK: Hobiden geçtik canım, artık profesyonellik bizimkisi. Benim hayatım modelle geçer. Yani ben eve gittiğimde masanın başına otururum gidip laklak etmem kahvelerde falan. Çünkü hep kafamda yapacağım şeyler var.
GB: Modelciliğin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
EK: Modelcilik artık el yapımından çıkıyor ve 3D modellemeye geçiliyor. Yani makinaya geçiliyor. Bizim gibi, oturup eliyle bu işlerle uğraşacak insan azalıyor. Hâlâ var ama az. Çünkü bu bir imkân meselesi, biraz da yer meselesi. Çalışacak bir alanının olması lazım. Masayı olduğun gibi bırakman lazım. Şimdi yemek masasında yapamazsın bu işleri, hanım gelir problem çıkarır, çocuk gelir karıştırır. Herkesin de böyle bir imkânı olmuyor.
Şimdi ben buraya öğrencileri alıyorum. Onlara bunu aşılamaya çalışıyorum. O cep telefonlarından biraz olsun uzaklaşmaları için. Hepsinin de ilgisini çekiyor. Biz de bunu yapacağız diye ailelerine tutturuyorlar.
GB: Peki, öğrenciler için modelcilikle ilgili bir eğitim alanı oluşturmayı düşünüyor musunuz?
EK: Kütüphanem çok zengindir, sırf bu alanda 3 bin 700 tane özel teknik kitabım var. Böyle bir alan oluşturmak için çok güzel projeler çizdim. Atölye yapacaktım eğitim amaçlı ama belediye tarafından yer sağlanmadı. Ama buraya gelen meraklılara öğretiyoruz.
GB: Peki bu merakı bir müzeye dönüştürmeye nasıl karar verdiniz?
EK: Figürlerim artık çok birikti ve eve sığmaz oldu. Çünkü değişken bir şey. Her gün bir ilave oluyor. Ofisimde haliyle atmosferin içerisinde olmamızı sağlıyor.
GB: Müzenin bir kütüphanesi de var.
EK: Evet var... Çoğu çalışmalarımı burada tutuyorum. Yarısından fazlası da evimde. Sürekli inceleme yaptığım için!
GB: Dünyada model yarışmaları yapıldığını ve sizin de ödüller aldığınızı biliyoruz. Bunlardan bahsedebilir misiniz?
EK: Aslında İstanbul ile başladı ödüller. Bizim bir modelcilik derneğimiz vardı İstanbul’dayken. Orada bulunan sanatçılarla çeşitli yarışmalar yapardık. Fakat sonra çoğu değerimizi kaybettik ve o zamana kadar Deniz Kuvvetleri’nin himayesinde olan bu dernek kapandı. Yani model yarışmaları yurtdışında olduğu gibi Türkiye’de de yapılıyordu. Çok madalyamız var! Avrupa Şampiyonluğumuz bile var. Örneğin, 2005 Marmaris Uluslararası Denizcilik Festivali Statik Gemi Modelleri yarışmasında Olta Sandalı ‘‘Balık Sefası’’ altın madalya ile ödüllendirildi.
GB: Bu sohbet vesilesiyle yaşayan ya da aramızdan ayrılmış olan önemli modelistlerimizi de analım isterim.
EK: Aramızdan ayrılan çok kıymetli modelcilerimiz var. Maalesef 3-4 tanesini kaybettik… Bir tanesi Süleyman Alper. O dünya çapında bir modelciydi. En meşhur gemileri o yaptı. Hatta Atatürk’ü Samsun’a götüren Bandırma Vapuru onun eseridir ve altın madalya kazanmıştır. Barbaros, Hamidiye, Mecidiye Nuskat Mayın Gemisi gibi çok model kazandırdı. Hatta Rahmi Koç ile de çok iş yaptık. Haliç’teki müzedeki gemileri falan çizdim. Türkiye’deki Buharlı Lokomotifler kitabını birlikte bastık. Şu an yaşayan bir atölyem var. Orada Bülent Çavuşoğlu diye bir arkadaşım var. Şu anda Bodrum Kalesi üzerine çalışıyoruz ki Bodrum ile ilgili de bir şeyimiz olsun.
GB: Peki, şu anda üzerinde çalıştığınız projeler neler?
EK: Minyatürleri yapmaktan çok zevk alıyorum o yüzden gemi işini bıraktım. Mesela resimli roman kahramanlarının, figürlerinin tüm detaylarını yapmak için, ilk öncelikle oturup onların hayatını çalışıyorum, çizimlerini yapıyorum ve iyice benimsiyorum. Müzenin bir bölümünde yaşatmak istedim bunları. Pandemide oturup Osmanlı Mahallesi yapmıştım.
GB: Sormadan edemeyeceğim, bu modelleri oluşturmak ne kadar zamanınızı alıyor?
EK: Bir kış boyunca 20-25 tane yapabiliyorum.
GB: O zaman emeğinize, sanatınıza sağlık diyelim… Evimde de böyle bir köşe olsun isterdim. Bu modellerin çok güzel bir kültür oluşturduğunu düşünüyorum.
EK: Genelde herkes derine inmeden bir şeyler duyar, inceleme yapmadan bunu kültür diye satar. Sen şimdi buraya gelip gerçeğini gördün ve hissettin. Zaten tek amacımız tarihi yaşatabilmek ve senin gibi gençlere bu farkındalığı kazandırmak.
Fotoğraflar: Görkem Baygın