Yalova: Teknelerin dünyaya açılan kapısı

Dünya son yıllarda pek çok alanda ve pek çok anlamda çarpıcı değişimlere tanıklık ederken elbette, marinacılık sektörü de bunun gerisinde kalmıyor. Marinalar da değişen ihtiyaçlara yaratıcı çözümlerle hayatın ritmini yakalama peşinde. Yaklaşık 50 yıldır Türkiye’de marinacılık sektörüne öncülük eden Setur Marinaları her zaman değişimin motorlarından birisi oldu. Öyle ki bir süre başınızı başka yöne çevirseniz, bir yeniliği gözden kaçırabilirsiniz. Biz de bu duruma düşmemek için Setur Marinaları Genel Müdür Emre Doruk’un kapısını çaldık ve heyecan verici gelişmeleri bizzat ondan dinleme imkanını yakaladık.
 
 
Kayhan Yavuz: Setur Marinaları’nda önemli gelişmeler olduğunu biliyorum. Önce ilk büyük haberle başlayalım. Yeni bir isimle yeni bir girişim.
 
Emre Doruk: İsterseniz o taze haberden önce daha da taze bir haber vereyim size. Altyapı Genel Müdürlüğü tarafından ihalesi yapılan Demre marina ihalesini Makyol Grubu ile beraber almış bulunuyoruz. Bu bizim için çok heyecan verici bir gelişme. Antalya, Kaş ve Finike dışında, Demre o bölgede büyük potansiyel gördüğümüz bir noktaydı. Orası, devlet tarafından altyapısı ve mendireği gayet güzel yapılmış, bizim üst yapısını çözerek üstleneceğimiz harika bir nokta. Yani Demre’de yeni bir hikâye yaratıyoruz. Biz turizmde çok fazla kullanamıyoruz ama bildiğiniz gibi orası Noel Baba’nın yeri. Tüm dünyanın tanıdığı bir simge. Rus Ortodoksları için çok önemli ve anlamlı bir yer. Her sezon yaklaşık 200 küsür bin Ortodoks Rus hac için ziyaret ediyor. Dolayısıyla Demre doğal bir turizm ekosistemine sahip. Biz bu marinayla orada bir yaşam alanı yaratıp Demre’nin turizmini de arttırmaya düşüyoruz.
 
KY: Doğrusu bu benim için sürpriz oldu. Ben başka bir haber bekliyordum sizden.
 
ED: O zaman bir sürpriz daha vereyim. Yatçıların çok büyük sıkıntı çektiği bir konuya da özgün, yenilikçi bir çözüm getiriyoruz. Şu anda bir katamaran üssü yapmanın hazırlıkları içindeyiz. Son dönemde katamaran teknelerin satışı arttı, katamaran misafirlerimiz çoğaldı. Fakat katamaranlar marinalarda bir tekne yerine bir buçuk yer kapladıkları için istemesek de bir yer sıkıntısı oluyordu. Şimdi bir katamaran üssü kurarak, her şeyiyle katamaranlar için tasarlanmış bir marina yaratacağız. Burası sıfırdan kurulacağı için ponton aralıkları, ponton büyüklükleri yani fiziksel konfigürasyonu vesaire her şey katamaranlar için olacak. Onlara karapark hizmeti verebileceğimiz şekilde mesela lift havuzumuzu 8 metre yapacağız, alacağımız liftleri ona göre seçeceğiz. Yeri şimdilik bende kalsın ama hedefimiz 2024’ün sonunda Türkiye’nin ilk katamaran üssünü açmak.
 
KY: İkisi de yatçılar için heyecan verici haberler gerçekten de. Bir de karapark hizmetlerine dair yeni bir girişiminiz var. Onun adını da ben vereyim o zaman: Ören Rib & Refit Park. Öncelikle bu yeni girişimin arkasındaki düşünceyi soracağım size.
 
ED: İşin felsefesi şu aslında: Marinalarımızda, değişen dünyaya göre, trendlere göre yenilikler yapıyoruz. Biliyorsunuz, son yıllarda tüm dünyada, pandemiyle birlikte hızlanan bir değişim yaşıyoruz. Neredeyse bir çağ değişimi bu. Bu değişim iş yapış şekillerimize açıkça yansımaya başladı. Pandemi sonrasında izolasyonun ön plana çıkmasıyla insanlar tekne sahibi olmaya, bireysel ve küçük gruplar halinde aile tatilleri yapmaya meylettiler. Tekne fiyatları da değişti ve dolayısıyla zengin işi olarak görülen teknecilik artık daha fazla insan tarafından bir hobi olarak benimseniyor.  Bugün mesela karayollarımızda dolaşan arabalar neredeyse teknelerden daha pahalı. Tabii bu para konusu olmaktan ziyade bir tercih meselesi, bir yaşam şekli meselesi. Biz öğrenmeye de meraklı bir toplumuz. Dolayısıyla tekneciliğe doğru bir kayış var bir kere.
 
Şimdi biz de Setur Marinaları olarak neler yapabiliriz diye baktığımız zaman, marinacılığın temel bir parçası olan karapark sahalarını ela aldık. Karapark sahalarında kurumsal kimliğimizi ortaya koymamız gerektiğini düşündük. Bu işler yapılıyor tabii ama bölge bölge çok primitif şekilde yapıldığını görüyoruz. Pek çok yerde bir standart yok. Yani çekek yerleri var ama mesela sigortası yok, vesairesi yok. Evet ekonomik açıdan cazip oluyorlar ama artık hiç kimse bir şeyi iki kez yaptıracak lükse de sahip değil. Ayrıca risk faktörü var. Tekne güvenli olması gereken, öyle herkese emanet edilemeyecek bir varlık. Sonuçta ailenizi, eşinizi, çoluğunuzu çocuğunuzu, en başta da kendinizi güvende hissetmeniz lazım. O açıdan deniz taşıtının bakımlarının uygun şekilde yapılması hayati bir meseledir. Araba gibi değil ki! Arabayı yolda çeker durursunuz, telefon açarsınız, taksi çağırırsınız birisi size yardıma gelir ama denizde siz doğanın şartlarıyla karşı karşıyasınız, baş başasınız. Bu nerden başlıyor? Irgatın zincirinin iyi bağlanmasından başlayıp teknenin boyasına kadar, tutyasına kadar giden bir süreç. Bu motor yatta farklı küçük teknede farklı ama sonuçta bakım dediğimiz işin sürekli yapılması gerekiyor. Özetle bu işler bir şekilde yapılıyordu fakat standartlara sahip çıkan da yok. En azından bu sektöre de bir standart getirmek, katma değer katmak için ilk önce ufak bir kapasiteyle başlayalım dedik. Ören'de Setur Rib & Refit Park ismiyle hizmete başladık.
 
 
KY: Bildiğim kadarıyla aynı zamanda projenin isim babasısınız.
 
ED: İsim babası iddialı olur. Hep beraber çalışırken çıktı. Çekek alanı gibi kavramlar burada verilen hizmet için biraz ilkel kalıyordu açıkçası. Biz trendleri yakalayan bir kavram arayışındaydık. Peki trendlere bakınca ne görüyoruz? Rib piyasasındaki hareketlenmeyi görüyoruz. 8-10 metrelik, 11 metrelik, küçük, arkasında üç tane motoru olan rib dediğimiz deniz araçlarından söz ediyorum. Ege Bölgesi'nde herkes bu lastik botları yani rib’leri commuter olarak kullanır. Bunlar marinalarda açıkçası çok fazla durmuyor. Ne yapıyor insanlar? Kullanmadığı dönemde yani kış sezonunda trailer’a koyuyor ve güvenli bir yerde sezon açılana dek bekletiyor, Mayıs'ta görüşmek üzere vedalaşıyor. Marinalarımızda baktığınız zaman bunlar diğer teknelerin yerini kapıyor. Dolayısıyla yani pazarda böyle bir şey de var, özellikle de Bodrum ve Çeşme bölgelerinde. Rib pazarında bayağı bir büyüme var ve bunu gayet güzel yapan meslektaşlarımız var. Raf sistemli sistemler var mesela. Biz de dedik ki bunu Setur standartlarında yapalım ve böylece yola çıktık.
 
KY: Setur Marinalarının müşterilerinin burada bir ayrıcalığı olacak mı peki?
 
ED: Bizim marinalarımızda sözleşmesi olan teknenin elbette bir ayrıcalığı olacak. O konuda özel bir çalışma yapıyoruz. Ama sonuçta bütün Ege Bölgesi'nde, yani bütün Türk denizciliğine hizmet verecek yeni bir iş koluna da girmiş olduk. Bunu derken elbette Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz. Fakat yapılan işlerin haricinde Setur Marinaları ile muhatabiyetin getirdiği bir doğal garanti de söz konusu. Ben karapark hizmetlerinin Setur Marinaları güvencesiyle ve doğru standartlarda sunulmasının da yenilikçi olduğu kanısındayım. Açıkçası bizi çok heyecanlandırıyor.
 
KY: Peki, bu hizmete başlamak için Ören’i seçmenizin özel bir nedeni var mı?
 
ED: Ören’de bir fırsat çıktı karşımıza. Ark Yatçılık’ın bir arazisi vardı, uzun süren görüşmeler neticesinde bu araziyi kiraladık. Fakat bunun dışında, Ören bölgesi bizim sevdiğimiz bir bölge. Şöyle ki… Denizcilikte, yacht charter’da, yani deniz turizminde Türkiye'nin satışını gerçekleştirdiği Gökova Körfezi dediğimiz yer, yat trafiğinin hiçbir zaman kaybolmayacağı bir bölge. Setur Marinalarının o bölgede bir marinası yok ancak Rib & Refit Park’la bir adım atmış olduk. Gökova-Ören bölgesinde de en azından bir bayrağımız olmuş oldu. Bu hizmeti birkaç bölgeye daha yaymayı planlıyorum. Elbette bunun için uygun fırsatları kolluyoruz.
 
 
KY: Demre’den başladık projelerden söz ede ede Ören’e kadar geldik. Peki bundan sonrası? Acaba başka bir şeyler daha var mı henüz dile getirmediğiniz?
 
ED: Marinaları büyütmek benim elimde olan bir şey değil, ben elimde çantayla dolaşıp bir yer buldum da hadi şuraya bir marina yapalım diyemiyorum. Bunun uzun ve hassas süreçleri var. Ya devletten tahsisi alacaksınız ya ihaleye çıkacak ya Ulaştırma Bakanlığı tarafından ihaleye çıkacak ya belediye tarafından çıkacak. Dolayısıyla bu süreçlerde arz, talebin karşısında yavaş kaldı. Amam bizim de hani sırf marina değil başka ne işler yapabiliriz, ne hizmetler sunabiliriz diye bakmamız gerekiyor.
 
Bu noktada, esen rüzgârları iyi okuyacağız ve karşımıza çıkan fırsatların hepsini değerlendirmek arzusundayız. Her türlü fırsatı ve büyümeyi kendimize hedef koyduk. Türkiye'de rekabetten dolayı yapamayacağımız bazı büyümeler de olabilir yani kısıtlanacağımız yerler de olabilir. Hani işimizi büyütmek gerekiyorsak başka coğrafyalara gitmemiz gerekiyor açıkçası, işin doğası gereği. O yüzden sadece Türkiye coğrafyasında değil, Akdeniz coğrafyasında veya hatta gerekirse de uzak coğrafyalarda da marinacılık işimizi genişletmek gibi bir stratejimiz var. Tabi bu öyle kolay bir şey değil. Hem hukuki süreçleri var hem piyasada imkân olması lazım. Bir malın satışta olması lazım ya da bir talebin gelmesi lazım. İlgilendiğimiz coğrafyalar var ama onları şimdilik paylaşmayayım. Ama siz şimdilik Akdeniz çanağı olarak düşünebilirsiniz.
 
KY: Peki son olarak… Benim yerimde olsaydınız size ne sorardınız?
 
ED: Bana ne sorardım? Fiyatları sorardım sanırım. Herkesin şikâyeti fiyatlar.
 
KY: Tamam, soruyorum. Fiyatlar ne olacak?
 
ED: Tabii bu durum ekonomik döngünün bir sonucu. Bence burada yapılması gereken bir an önce hızlı hareket edip, yatırımlara önayak olup, her şeyin önünün açılması. Arzın bir an önce talebi karşılayacak duruma gelmesi lazım. Ama bunun homojen olarak yapılması da lazım. Mesela bugün Göcek’te beş tane marina var. Göcek bölgesine altıncı marinayı yaparsan yedincisi de istenir, on yedincisi de. Çünkü Göcek özel bir nokta. Ya da Kalamış Fenerbahçe. Orası da çok özel. Tekneye biniyorsun Moda Burnu’nu dönüyorsun, Mühürdar, Haydarpaşa ve Boğaz’dasın! Hepsi hepsi 1 buçuk mil. İskele diyorsun, 1 buçuk mil sonra Kınalıada başlıyor, dört tane Prenses Adası’nı ziyarete gidiyorsun. Aynen Göcek gibi. Ama bunun sonu yok. Hep aynı noktalara odaklanamayız. Karşıda Yalova var, ne bileyim Tuzla var hemen ileride. Netice tekne yolculuk yapmak için. Yani zaten o yolu yapıyorsun, o halde tekneyi orada da tutabilirsin diye düşünüyorum. Bu konuda alışkanlıklarımızı değiştirirsek her şeyin daha iyi olacağını, Türkiye’de denizciliğin hızla gelişeceğini, hepimizin de tekneden aldığı keyfin katlanacağını düşünüyorum.
 
 
Söyleşi: Kayhan Yavuz, Setur Marinas Highlights Editörü