Bir yelken öğrencisinin ders notları

Yelkenler ilk ne zaman rüyalarıma girdi, hatırlamıyorum. Sık sık kendimi denizde, rüzgârın kollarında, akıntının sınırlarında bulmuşumdur. Yelkenlerin hayatıma girişiyse bir hediyeydi, bir doğum günü hediyesi. Birdenbire rüyalar gerçek oldu ve ben kendimi ilk yelken dersinde buldum. Geçenlerde o derslerde tuttuğum notları buldum.
 
Merya Tanay
 
19 Aralık, Ders #1 – Kalamış-Fenerbahçe marinadayız. İşin doğrusu daha ilk dersten denize çıkmak hesapta yoktu. Tekneyi donatacağız, birkaç düğüm öğreneceğiz, sorular soracağız ve ortalığı toplayıp eve döneceğiz zannederken, 18-20 poyrazda denizde bulduk kendimizi. Tramolalarla, kavançalarla ilerlerken arka arkaya gelen sağnaklar altında bir ara öyle çok yaklaştık ki kayalara “Aralık ortasında yelken kursuna başlamak iyi bir fikir değildi galiba” diye düşünürken buldum kendimi. Belki de zor yerinden başlamak iyi oldu. Yine de, eğer bir sonraki derste görürseniz beni, bilin ki sebebi cesaret değil inatçılığımdır.
 
8 Ocak, Ders #2 – Hoca değişti, hava değişti. Bu kez geçen seferkinden daha deneyimli bir hocamız ve mis gibi güneşimiz var. İşte bu da bir ders. Nasıl fotoğraf demek ışık demekse, yelken demek hava demek. Bildiğin her şeyi havaya göre yeniden yorumlamak, duruma uyanları seçip kullanmak, diğerlerini o an için unutmak durumundasın. Mesela usturmaçayı kazık bağı yerine kafama göre bağlayınca dersin yarısı onu denizden çıkarmaya çalışmakla geçti. Tabi ceza olarak tekneyi neta etmek bana kaldı.
 
22 Ocak, Ders #3 – Rüzgâr sürpriz yaptı, saklandı. Ders bugün karada. Şunu gördük ki, tekneye binmenin de bir usulü varmış. Sağ bacağını baş ıstralyanın dışına doğru yerleştirip sağ kolunla güreşçi gibi ıstralyayı kündeye alacak sonra bir nefeste kendini güverteye atacaksın. Ben bu yöntemle daha kolay denize düşerim.
 
29 Ocak, Ders #3 (Tekrar) – Kaldığımız yerden devam. Bugün artık tekneyi donatmayı, temel bilgileri, uyarıları, önlemleri, düğümleri öğrenmiş oluyoruz. Öğrenmiş oluyoruz da ne kadar kavrıyoruz, orası ayrı konu. Çünkü yelken işi kitap gibi okunmuyor. Tıpkı bir macera gibi, ne olduğu ancak yaşarken anlaşılıyor. Bu işte ben oldum yok, ben noldum var. Onun için hep, hep ve hep denizde olmak lazım, öğrenci kalmak lazım ki, insan birazcık olsun ustalaşsın.
 
 
12 Şubat, Ders #4 – Bu sefer ders tam ortasında iptal! Biraz açıldık, denedik falan, çok çağırdık ama gelmedi rüzgâr, istemedi rüzgâr.
 
26 Mart, Ders #4 (Tekrar) – Uzun bir aradan sonra dördüncü dersi tekrarladık. Daha doğrusu ben anca vakit bulabildim. Her şeyi unuttum sanırken, birkaç küçük hatırlatmayla bildiklerim geri geldi. Nasıl ki yüzmeyi unutmaz insan denizciliği de unutmuyor. Bugün dümene geçince ilk derslerin gerginliğini tamamen unuttum. Sadece birkaç dakika için bile olsa, rüyalarımdaki teknenin kaptanıydım.
 
17 Nisan Ders #5 – Bugün büyük tekneye geçiyoruz! Bu çok büyük bir adım. 40 feet’lik bir adım. Eğitim teknesinden sonra gerçekten de insan heyecanlanıyor. Bunun her yeri ayrı güzel. Tek tek parçalarını öğreniyoruz teknenin, içini dışını geziyoruz. Bu kadar küçük bir alana bunca hayat alanının sığması şaşırtıyor insanı. Evet, bir teknede yaşanabilir, bunu görebiliyorsun.
 
16 Mayıs, Ders #6 – Online ders. Öğrendiklerimizin üstünden geçiyoruz, tabii sıkılıyoruz. Denizde olmak varken…
 
 
30 Temmuz Ders #7 – Bugün dört öğrenciyiz. Hava güzel ama dalga var. Rüzgâr bu sefer seviyor bizi. Büyük tekneyle yanaşmayı öğreniyoruz. Moda İskelesi’nin oraya kıçtan kara yapıyoruz. Tek tek hepimize denettiriyor hoca. Dikkat ediyorum, boşta olanlar diğerleriyle fazla ilgilenemiyor. Sırasını bekleyen yarışmacılar gibi başka rüyalara, başka diyarlara yelken açıyor.
 
6 Ağustos Ders #8 (Son ders) – Son derste gelin şöyle bir Adalar’a uzanalım diyor eğitmenimiz. Hani okulların kapanacağı hafta kimse ders yapmaz ya, biraz onun gibi. Ama tabii teknede olmak zaten ders. Her an yapılacak şeyler var. Elin ayağın atik, gözün kulağın açık olacak. Biz de son 8 ayda ne öğrendikse, onları da katıp heybemize çıkmışız yola. Son derse geldik ya, insan sonrasını da düşünmeye başlıyor. Yelkene devam mı? Bunca emeğe gönül razı mı? Bu sorunun cevabını yine deniz veriyor. Ne zaman ki dönüş yolunda, aşağı yukarı Kınalıada’nın açıklarında dümeni veriyorlar elime, tam gaz sürüklenirken Kalamış sahiline doğru, rüzgâr ensemde, içim gülümsüyor, bir saniye için, sadece bir saniye için, “kaptan-ı derya” gibi denizlerin hakimi oluyorum.
 
O günden beri dümeni elimden bırakmıyorum.
 
Fotoğraflar: Kayhan Yavuz, Jarrett Fifield (Unsplash)