Geçen sayıda, Malta'da yakalayıp söyleştiğimiz Başak Mireli, Ömer Öcel'le birlikte gerçekleştirdiği yelkenle dünya turuna devam ediyor. Biz de onu izlemeye devam edecek, her sayıda yolculuğunun yeni bölümünü onun kaleminden sizlerle paylaşacağız. İşte ilk bölüm:
Başak Mireli ve Ömer Öcel
Çoğu insan için büyük bir çılgınlıktı bizim yapmayı amaçladığımız… Hayatımızın temel taşlarını yerinden oynatıp, pılımızı pırtımızı dağıtıp koca hayatı bir tekneye sığdırdık ve geçtiğimiz Temmuz ayında halatlarımızı kesip batıya doğru uzun bir yolculuğa yelken açtık. Dümen suyumuzda o andan önceki koca bir yaşamın koşturmacasını, iş stresini, ülkemizin sıkıntılarını bırakırken, ister istemez uzun süre hep ardımıza bakarak yol aldık. Artık bizim için önemli olanın, sadece yolda olmak, yaşadığımız ana odaklanmak ve doğru rüzgarı yakalayıp yelken yapmak olduğunu fark etmemiz biraz zaman aldı.

Bildiğimiz sulardan biraz uzaklaşınca, ilk önce Ege, artık hiçbir şeyin bildiğimiz gibi olmayacağını bize tane tane gösterdi. Biz de raflarda tozlanan yelkenlerimizi yerinden çıkarıp sert havalarda uzun seyirler için farklı kombinasyonlar oluşturmaya başladık. Ion Denizi’ni geçince bu heyecan biter diye düşünüyorduk ama Tiren Denizi’ni geçinceye kadar heyecanın dozu hiç azalmadı. 16. kanaldan, hiç alışık olmadığımız ‘thunder-storm’ uyarıları geldikçe, verilen koordinatlarla bizim koordinatlarımızı karşılaştırıp, "acaba bu sefer yakalandık mı" kaygısına alışmamız da epey zaman aldı. Yılların deneyimi ile teknemize güvenimiz içimize hep su serpti ve ‘mayday’ler ‘panpan’lar arasında yolumuza devam ettik.
Önce Güney Ege
Güney Ege’yi, Kalymnos-Astipalia-Santorini’de konaklayıp çabucak geçtik. Astipalia Limanı’na demir atıp kıçtan kara olurken yediğimiz hava ile Santorini’nin dik yamaçlarından üzerimize koşan 37 knot havada, ana yelken ikinci camadandayken broş yeme tehlikesi atlatmamız artık hiçbir şeyin tahmin ettiğimiz gibi olmayacağını açık bir şekilde gösterdi.
Yunanistan anakarasından Korint Kanalı'yla ayrılan Peloponnisos’un üç parmağını, Elafonisos adasının güneyini, Porto Kagio ve Pylos’ta konaklayarak, Naverin Savaşı'nın geçtiği koy ve kaleleri ziyaret ederek Malta’ya doğru dümen tuttuk.
Malta’nın Valetta şehrinin kalbinde demirimizi atıp karadan Malta’yı keşfetmenin tadına vardıktan sonra bir gece Sicilya’nın Mazara del Vallo koyunda demirde kalıp Sardunya’ya devam ettik.
Sardunya, Mayorka ve Cebelitarık
Sardunya’da Villasimius ve Poetto’da demirde kalıp, Cagliari’yi birkaç kez gezme fırsatı bulduk. Sonraki durağımız Mayorka’da, deniz çayırlarının, ihtiyaç duyduğumuz oksijen için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Porto Colom, Cala D’or ve Palma’da demir atarken ve döşerken kum bulma uzmanı olduk çıktık. Üçü de gidilesi, görülesi yerler doğrusu!
İlk marina deneyimlerimizi Balair adalarının en batısındaki Formentera, İbiza’dan sonra İspanya anakarasında Almerimar ile La Linea’da (Cebelitarık) yaşadık. İngiltere’ye ait olan Cebelitarık kayası ve etrafındaki bir avuç toprağın liman ve finans merkezi yapılmış olmasından ziyade uçak inmediği zamanlarda normal yol olarak kullanılan, denizin üzerine yapılmış uçak pistine şaşırdık. La Linea’dan sonra, akıntının kolayımıza olduğu İspanya anakarasını Tarife’ye kadar takip edip güney batıdaki karşı kıyı Tanca’ya ulaşarak Akdeniz maceramızı tamamladık.
Akdeniz'e veda, Atlantik'e merhaba
Planladığımızdan daha da kısa bir sürede Akdeniz’i geçip, Atlantik kıyısına ulaşmıştık. Almerimar’a kadar uzun yol tekneleriyle karşılaşmadığımız için acaba bu yolculuk hep böyle yalnız ve tur teknelerinin günübirlik gürültüleri içinde mi diye biraz kaygılanmıştık. Almerimar’da uzun yol tekneleriyle karşılaşmaya, tanışmaya ve paylaşmaya başladık. La Linea ve Tanca’da da devam etti bu. Aradığımızı bulmuştuk! İnsana doğru olan yolculuğumuz rayına oturmuş ve ruhumuzu doyurmaya başlamıştı.
Biliyoruz ki, bu yolculuğun sonunda Akdeniz’e döndüğümüzde, ne biz aynı biz ne de Akdeniz aynı Akdeniz olacak. Belki dönüşte, şimdiki aceleden dolayı onu çok özlemiş olarak yine kürkçü dükkanımıza varacağız ve bu kez birkaç sezonu kucağında geçirip gerçekten tadını çıkaracağız.
Ama şimdi, ver elini Atlantik!
Başak Mireli'yi takip etmek için...
https://www.instagram.com/sailing_istanbul/
Fotoğraflar: Başak Mireli, Ömer Öcel