Çocukluğunda başlayan deniz tutkusu yıllar içinde katlanarak büyüen, çareyi her şeyi değiştirip, hayatını denize taşımakta bulan Ayşe Aran'ın hikâyesi benzersiz tatlar barındırıyor. Tat derken sadece yaşam gustosunu değil, mutfağı da kastediyoruz. Ayşe Kaptan bu yazısında hem hayatın tadından söz açıyor hem de kendine has ahtapot paellanın sizlerle tarifini paylaşıyor.
Ayşe Aran
Sevgili deniz ve lezzet aşıkları, merhaba!
4–5 yaşlarında başlayan mavi sulara olan tutkum bugün Ayshe isimli teknemde devam ediyor. Beni bazen yelken direğimin tepesine tırmanırken, bazen ahtapotları kurutmak için sıra sıra iplere asarken, ama çokça da tüm misafirlerime ve sevdiklerime deniz tutkumu anlatırken, denizlerden gelen lezzetleri onlarla paylaşırken görebilirsiniz.
Bursa’da doğdum. Çocukluğum Mudanya’nın Güzelyalı Burgaz mahallesinde, denize bir metre mesafede, anneannemle dedemin evinde geçti. Denize olan tutkum ta o zaman başladı. O yaşlarda yüzmek için denize kaçar, saatlerce sudan çıkmazdım. Dedemle, onun sandalında sık sık balığa çıkardık. Dedem bunu geceleri de yapardı, tabii ben de onun peşinden giderdim. Küçük piknik tüplerine takılan lüksler vardı, bunları geceleri sandalı aydınlatmak için kullanırdık. Battaniye altında üşüyerek tuttuğumuz balıklar (ah balık ne çoktu o zaman!) hele lüfer öyle boldu ki! Galiba herkes sadece yiyeceği kadarını tuttuğu için böyleydi.
Üniversiteden sonraki yıllarda, her yaz bir iki haftalığına tekne kiralayarak, Gökova ve Hisarönü körfezilerini guletle gezmeye başladım. Birçok denizci için olduğu gibi bu geziler benim için de tekne hayatına ısınma turlarıydı. Yelkenliyle ilk tanışmam ise 1992 yılında oldu. O yıl hayatımda başka önemli değişiklikler de oldu. Kendimi bir anda ilk kez çalışma hayatının içinde buldum.
İş güzeldi fakat bu sabit hayattan mutlu değildim. Aklım hep denizlerde ve yelkenlilerdeydi. YouTube'da sürekli tekne yaşamıyla ilgili videolar izliyordum. İşte o zaman karar verdim kendi teknemi almaya ve ilk iş evimi sattım. Artık benim evim, ilk teknem olan bir Benetau43 Oceanis’di. Bir sonraki teknem Jeanneau47 Sun Odyssey’di. Onu Bodrum’dan Trilye’ye getirdim ve işime tekneden gidip gelmeye başladım. Artık resmen teknede yaşıyordum. Rüyalarımda olduğu gibi, dümende de ben vardım.
2011’de bir adım daha attım. Bursa’daki işlerimi devrederek Marmaris’in Selimiye köyünde bir işletme açtım. Dört odalı küçük bir yerdi ve 60 kişilik bir restoranı vardı. Burada hem denizdeydim hem de çok sevdiğim ve gittikçe geliştirdiğim yemek yapma becerilerimi işim haline getirdim. 2013 yılında tamamen tekneye geçtim. Artık tamamen denizlerdeyim.
Benim için deniz demek, hoşgörü demek. Deniz demek, paylaşmak demek. Deniz demek, hayatını yavaşlatmak demek. Deniz demek, en güzel lezzetlerin kaynağını bulmak demek. Ama benim için hepsinden çok “Deniz aşk demek.”
Yemek tutkum deniz tutkumun ayrılmaz bir parçası. Şimdi teknemde misafirlerimi ağırlıyorum. Tabii, yemekleri de ellerimle yapıyorum. Denizde olduğumuz için de daha çok deniz ürünleri yapıyorum. Eğer vaktim olursa kendi yiyeceğimiz balığı vuruyorum zıpkınla. Geçen seneye kadar ahtapotumu da kendim vururdum. Fakat Ahtapottan Öğrendiklerim (My Octopus Teacher) filmini izledikten sonra ahtapot avlamayı bıraktım.
Hatırlıyorum, 7-8 yaşlarımda hamur açmayı öğrenmiştim. İlk şefim annanemdi. Özellikle yöresel ot yemeklerini ve balığın her türlüsünü nefis yapardı. Öyle bir lakerda yapardı ki!
Anneannem hep derdi ki: "Sen de yemekle pişeceksin! Yemeğin tadı böyle güzel olur." Onu şimdi daha iyi anlıyorum.
İşte benim Mudanya sahillerinden Marmaris’e uzanan denize tutkun serüvenim. Başka bir deyişle, yaşam tarifim! O zaman sözü bir yemek tarifiyle bitireyim. İşte bu da benim ahtapot paella tarifim.
Sevgiyle, lezzetle, denizle kalın...
Ayşe Aran'ın "ahtapot paella" tarifi
Malzemeler:
Ahtapot
Jumbo karides (8 adet)
Kalamar (1 adet)
Basmati pirinç (1,5 su bardağı)
Zeytinyağı (1 çay bardağı)
İri domatesler (3 adet)
Sarımsak (7-8 diş)
Soğan (3 adet)
Maydanoz (Yarım demet)
Limon ve limon suyu
Ayrıca: Kimyon, tane karabiber, nane, defne yaprağı, muskat rendesi, az tarçın, dolmalık fıstık
ve bir tutam kahkaha!
Tarif:
1. Dondurulmuş olarak aldığım ahtapotu önce temizliyorum. Kafasını ayırıyorum bacaklarından ve kafasının içini temizliyorum. Ahtapota asla tatlı su değdirmiyorum. Çözülmesi için deniz suyu dolu kovada bekletiyorum, o suyla temizliyorum.
2. Temizledikten sonra ahtapotu teknein çarmıh tellerine gerdiğim ipe, bacaklarının uç kısmından asıyorum. Bir gün boyunca (yani sabah 10:00’dan akşam güneş batana kadar) rüzgâr ve güneşle ahtapotu kurutuyorum. (Eğer isterseniz uzun süre bu şekilde dolabınızda saklayabilirsiniz, asla bozulmaz).
3. Kuruyan ahtapotun dört bacağını ızgara için ayırıyorum, diğer dört bacağını, üçer dörder santim uzunluğunda makasla kısa kısa kesiyorum.
4. Kestiğim bacakları teflon tencereye koyuyorum, kapağını kapatıyorum. En kısık ateşte arada çevirerek pişiriyorum (hiçbir şey koymadan, ne su ne de başka bir şey). Önce kıpkırmızı oluyor, şişiyor, daha sonra da sakızlanıyor. Ahtapotumuz Paella için hazır hale geliyor.
5. Pişen ahtapotu ince ince, yarımşar santim kalınlıkta dilimliyoruz.
6. Kalamarı ayıklıyoruz, ince ince dilimleyip bir kasede, bir yemek kaşığı şeker ve bir maden suyu ile yarım saat elimizle mıncıklayarak yumuşatıyoruz. Daha sonra yıkayarak duruluyoruz . Kalamarımız da hazır!

Gelelim paellanın yapılışına...
1. Sarımsakları dilimliyoruz, zeytinyağında kavuruyoruz. Mis gibi kokusunu duyuyoruz sarımsağın!
2. Jumbo karidesleri ve defne yaprağı 2 adet atıyoruz. Tane karabiberleri de atıyoruz ve sarımsaklarla aşk yaşatıyoruz!
3. Ardından kalamarları ekliyoruz. 3-5 dakika arası karştırmaya devam ediyoruz.
4. Sonra dolmalık fıstığı ekliyoruz. Biraz daha kavurduktan sonra da kabukları soyulmuş domatesleri atıyoruz.
5. Biraz kısıyoruz altını. Domatesler eriyince altını kapatıyoruz.
6. Pişen ince dilimlediğimiz ahtapotları da ilave ediyoruz ve kenarda bekletiyoruz.
7. Şimdi diğer teflon tenceremize, yarım ay şeklinde doğranmış soğanları, zeytinyağını ve iki adet ince dilim limonu sürekli karıştırarak karamelize ediyoruz.
8. Muskat rendesi, bir iki çimdik kimyon, iki çimdik tarçın, bir çorba kaşığı tepeleme nane ve bir tutam "kahkaha" (herkes bilir ki, yemek yaparken neler neler geçer aklımızdan , tuzu gibi şekeri atar gibi kahkahamızı, gülümsememizi de atalım yemeğimize!)
9. Ve en son, daha önceden ılık suda ıslatıp bolca yıkadığımız pirinci ilave ediyoruz. Biraz kavuruyoruz .
10. Daha sonra diğer tencerede hazırladığımız deniz ürünleri harcını pirinçle karıştırıyoruz.
11. Suyunu koyuyoruz (Ben göz kararı koyuyorum, biraz üzerine geçer gibi düşünün suyunu). Ahtapot tuzlu olduğu için, isterseniz en son tadarak, biraz tuz ilavesi yapabilirsiniz.
12. Kısık ateşte, suyunu çekene kadar bekliyoruz başında. Çekince de biraz dibini tutturacağız .
Paelamız hazır!
2 limon suyu ve ince doğranmış maydanozla yerken üzerine bu sosu gezdiriyoruz.
Afiyet olsun!
Ayşe Aran'ı takip etmek için...
https://www.instagram.com/sailingayshee/
Fotoğraflar: Ayşe Aran