Deniz biyoloğu, film yönetmeni, yazar ve araştırmacı Mert Gökalp son kitabı İstanbul'un Deniz Canlıları'nda sadece şehrin balıklarına dair benzersiz bir rehber yaratmakla kalmıyor, İlk Çağ'a kadar uzanarak İstanbul'un bin yıllardır denizle olan ilişkisinin izini sürüyor.

Mert Gökalp, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları'ndan çıkan üçüncü kitabı İstanbul'un Deniz Canlıları ile Türkiye'nin balık enventerini tamamlıyor. 2012'de çıkan Türkiye Deniz Canlıları Rehberi ve bu yıl yayımlanan Akdeniz Deniz Canlıları kitabının devamı niteliğindeki bu çalışma İstanbul denizlerindeki balıklar, kıkırdaklılar, algler ve süngerler gibi 13 farklı guruptan 331 tür su altı canlısını bir araya getiriyor. Kitapta lüfer, istavrit gibi iyi bilinen türlere tavan balığı, inek burunlu vatoz ve çaça gibi zor rastlanan balıklar eşlik ediyor. Bu türlerin tamamı İstanbul’un Karadeniz, Avrupa ve Anadolu kıyıları, İstanbul Boğazı, Prens Adaları, İzmit Körfezi, Güney Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı kıyılarında yapılan 250'nin üzerinde dalışın ürünü olan 500'den fazla fotoğrafla belgeleniyor.

İstanbul'un Deniz Canlıları kapsamlı bir rehber kitap olmanın çok ötesinde bir çalışma. Kitap adeta ekosistemin gözünden yazılmış bir İstanbul tarihi. Gökalp “İstanbul’un Dokuz Bin Yıllık Balık Tarihi” bölümünde Aristo'ya, Strabon'a kadar uzanarak şehrin deniz kültürünün köklerine iniyor, o zamanki yerleşimcilerin ekonomisinde balıkçılığın ne kadar önemli yer tuttuğunu ortaya çıkarıyor.
Kitabın sürprizlerinden birisi de Türkiye'nin ilk balık bilimcisi olan Karekin Deveciyan'ı sayfalarına konuk etmesi. Yaklaşık 100 yıl önce Kumkapı Hal Müdürü olarak çalışan Deveciyan'ın o dönem yaptığı çalışmalar bugün hâlâ alanının en önemli işlerinden birisi olarak kabul görüyor. Gökalp, Deveciyan'ı ve eserini kitabına taşıyarak İstanbul'un balık kültürünü yeniden gelenekle bağlamayı başarıyor. Bunu yaparken her şeyin değiştiğinin, bugün artık balığın bol bulunduğu o dönemlerdeki gibi yaşayamayacağımızın altını çizmiş oluyor.

Gökalp sadece yazar, film yapımcısı ve araştırmacı değil. Deniz canlılarının korunması için mücadele veren bir aktivist olarak bakış açısı kitabın her satırında hissediliyor. İklim krizi, küresel sıcaklık artışı, istilacı canlılar, insan kaynaklı kirlilik, sanayi ve tarımsal atıklarla baskı altında olan Karadeniz ve Marmara için yakın zamanda önlem alınmazsa bu denizlerin elimizden kayıp gideceğine dikkat çekiyor. "Deniz canlıları olmadan İstanbul, İstanbul olmayacak" uyarısını yapıyor.
Mert Gökalp hayatı boyunca hep aynı soruyu sormuş. Şimdi İstanbul'un Deniz Canlıları vesilesiyle bize de aynı soruyu yöneltiyor: Biz insanlar, doğanın neresinde olmalıyız?
Fotoğraflar: Mert Gökalp
Sırasıyla: Kalamar, Denizatı, Kızıldeniz Keçi Balığı (Parupeneus Forsskali), Kırlangıç, Orfoz