Engelliler için yelken sporu ülkemizde hâlâ yeni ve az bilinen bir konu. Oysa bu sporun da bir hikâyesi ve pek çok püf noktası var. Bu yazıyla, konu hakkında kısa bir rehber oluşturmaya çalışacağız.
Hüseyin Akbulut, Paralimpik Milli Sporcu, Yelken Eğitmeni
Daha önce, Highlights’ın 10. sayısına bir röportaj vermiş ve engelli yelkencilik sporuna dair kişisel hikâyemi okurlarla paylaşmıştım. Ama o röportajda bu sporun Türkiye’deki gelişimine ve bazı önemli detaylara değinme imkânımız olmamıştı. Bu defa konuyu kısa bir rehbere dönüşecek şekilde, başlıklar halinde ele almaya çalışacağım.
Engelli yelken sporu nasıl başladı?
Türkiye'de engelli yelken sporu resmi olarak 2017 yılında, Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu’nun Mersin’de düzenlediği MR. 2.4 sınıfı teknelerle başladı. Bu tekneleri Türkiye’ye getiren Ergin İmre olmuştur. Ergin İmre, yurtdışında engelliler için özel olarak üretilmiş bu tekneleri görmüş ve çok beğenmiş. Ülkemizde de engelli bireylerin eşit şartlarda yarışabilmesi için bu teknelerden 5 adet satın almış ve Mersin yelken kulübüne hibe etmiş. Bu tekneler sayesinde Mersin’de onlarca engelli birey denizle buluşmuştu. Fakat diğer illerde engelli bireyler bu özel teknelere ulaşma olanağı bulamadılar, bu olanak uzun yıllar boyunca sadece Mersin’le sınırlı kaldı.
Ben nasıl başladım?
Bir gün, ERGO sigorta, İnce Karalar ve Şentop Sigortacılık'ın desteğiyle ben de bir MR. 2.4 sahibi oldum. Ardından bu tekneyle başka engelli arkadaşlarıma eğitim vermeye başladım. İlerleyen zamanlarda, farklı şehirlerden eğitim isteyen engelli dernekleri ve kulüpler çıktı. Ben de tekneyi kolaylıkla taşımak için bir treyler yaptırdım. Tekneyi İzmir, Antalya, İstanbul ve Alanya gibi şehirlere taşıyarak oralarda yelken eğitimi vermeye başladım. Tek amacım yelkenciliğin daha çok şehirde yapılmasıydı. Zaman içinde MR. 2.4 haricindeki yat sınıflarında da yarışma ve profesyonel yelken ekipleri içinde yarışa katılma şansı buldum. 2012 yılında da ilk yelken eğitmenliği sertifikamı aldım. Herkes tek elle bu işin yapılamayacağını düşünürken Cumhur Gökova bana güvenmiş ve eğitimlerimi vermişti.
Nasıl takım olduk?
Dezavantajlı arkadaşlarımla olan çalışmalarım sırasında, onlardan sürekli olarak, yat yarışlarına girmek istediklerini duyuyordum. Engelli bireyler için tasarlanmış herhangi bir yat dizaynı olmadığı için bu kez normal bir yarış teknesi aldım ve engelli arkadaşlarımla beraber oluşturduğum takımla antrenman yapmaya başladım.
Hepimiz denizde geçirdiğimiz her an daha özgür hissediyorduk. Denizde, karada olduğu gibi, bize acıyan gözlerle bakan ya da ne yapıp ne yapmamamız gerektiğini söyleyen insanlar yoktu. Kendi sınırlarını sonuna kadar zorlayan, dezavantajlarını nasıl avantaja dönüştüreceğini öğrenmenin hazzını alan bir avuç insan olmuştuk. Akşam olduğunda ellerimiz nasır içinde, dizlerimiz mosmor gün batımına karşı biramızı içiyorduk.
O sıralarda, sadece Türkiye'de değil, dünyada da engelli bireylerden oluşan tek engelli yat takımı olduğumuzu öğrendik. Bu konu basının ilgisini çekince, sosyal medya üzerinden çok sayıda dezavantajlı arkadaşım benimle iletişime geçerek yelken öğrenmek istediklerini belirttiler. Tekne bağlama için Setur Netsel Marmaris Marina’nın, yemekler için Marmaris Bono’nun, ulaşım ve konaklama için de Marmaris ve Acarkent Rotary’nin desteğiyle ülkenin dört bir yanından gelen engelli arkadaşlarımıza bir hafta ücretsiz yelken eğitimi vermeye başladık.
Ekip genişliyor, Türkiye’ye yayılıyor
Standart yelken eğitimleri 5 ile 6 gün arasında sürer. YY5 müfredatına uygun olarak engelli bireylerle eğitim yapmaya başladım. Bu sayede, engellilerin denize çıkmasını, sadece bir aktivite olmaktan çıkartarak gerçek bir eğitime dönüştürmek istiyordum. Hatta, eğitim verdiğim yaş aralığı 18-25 olmakla beraber, daha genç ve hevesli arkadaşları da ailelerinden izin alarak eğitimlere dahil ettim.
Yelken eğitimlerine katılan engelli bireylerden bazıları, üniversiteye gidecekleri zaman denize kıyısı olan kentleri, yelken kulübü ya da yelken topluluğu olan üniversiteleri tercih etmeye başladılar. Aralarından beşi profesyonel denizciliği meslek olarak seçtiler.
Eğitimin metodolojisi
Engelli bireyler dezavantajlarından dolayı tekne üzerindeki işleri daha yavaş yaparlar. Sık tekrarlar, doğru tekniğin ve kişiye uygun oturma pozisyonunun bulunması, hareketlerin kolaylaşmasını ve hızlanmasını sağlar.
Bunun için, tekne üzerinde, engelli bireyin rahat hareket edebilmesini sağlayacak şekilde, teknenin armasında küçük değişiklikler yapıyorum. Güç kaybı olan arkadaşlarım için ekstra makara sistemleri kullanarak, halatlardaki yükü azaltıyorum. Uzuvları daha kısa olan ya da hiç olmayan arkadaşlarım için, gaz kolunu yekeye ekstra aparatlar kullanarak bağlıyorum, boylarını uzatıyorum. Böylece, eğitimin ilk başında aşırı yavaş hareketlerle tonoz alan, koltuk halatını bağlayamayan arkadaşlarım, eğitimin ilerleyen günlerinde özgüvenleri arttığı için, çok daha hızlı bir şekilde bu işleri yapmaya başlıyorlar.
Eğitimin sonunda her arkadaşım yardıma dahi ihtiyaç duymadan, tek başına motoru çalıştırıyor, rüzgar altı ve rüzgar üstü halatlarını bırakıp, tonoz atabiliyor. Marinadan çıkıyor, önce ana yelkeni ardından cenovayı açıp yelken yapabiliyor. Öğrenciler tek başlarına tramola ve kavança atabiliyorlar, yakıt iskelesine aborda yanaşıyorlar, tekneyi bağlayıp pürmeçe yardımıyla iskeleden ayrılıyorlar ve tekrar marinaya girip pontona bağlanabiliyorlar.
Eğitimin pedagojik boyutu
Toplumda engelli bireylerin bir şeyleri başarması için yeterince destek ve özveri gösterilmiyor. Sadece bizim ülkemizde değil tüm dünyada durum bu. Özellikle engelli bireylerin aileleri biraz fazla korumacı olabiliyorlar. Sokakta insanlar genellikle, engelli bireylere yaklaşırken daha nazik olmaya çalışırlar.
Bir engelli, sizin ona bakışınızdan, vücut dilinizden, konuşma biçiminizden kendisiyle ilgili düşüncelerinizi hemen anlar. Henüz yeni engelli olmuş bireyler, ailenin korumacılığı sebebiyle çok daha çekingen olabilir. Kimi zaman ayakkabılarını bile ailenin bir ferdinin bağladığı bu bireyler için, kendi başlarına herhangi bir şey başarabilmek imkânsız gibidir. Kabul edilmiş çaresizlik, özellikle de yaşanan son deprem felaketi sonrasında, engelliler arasında maalesef bir virüs gibi yayılmış, artmıştır.
Halbuki, dezavantajlı ya da sağlıklı bireylerin yeni bir şey öğrenmesi arasında hiçbir fark yoktur. Kişinin engel durumuna göre gereken iyileştirmeler yapıldığında her şey başarılabilir. Önemli olan doğru teknik, doğru gösterme ve öğretme şeklidir.
Tekneye ilk defa binen arkadaşlarımın hemen hepsi, yıllar boyunca duydukları “sen onu yapamazsın, o senin için uygun değil!” tarzı cümlelerden dolayı asla tekneyi kullanamayacaklarını düşünürler. Benim tek başıma ve tek elle bunların hepsini çok rahat yaptığımı gördükten sonra, kendilerinin de aynısını başarabileceklerini anlamaları uzun sürmez.
Bütün bu nedenlerle, engelli bireylerle çalışırken her şeyden önce onların sizden herhangi bir farkı olmadığını bilerek eğitime başlamalısınız.
Hayatı organize etmek
Engelli bireylerin hayatın içinde aktif olabilmesi için, çevresel şartların iyileştirilmesi, mimari yapılar tasarlanırken engellilerin de göz önünde bulundurulması, cafe restoran gibi sosyal yerlerin tuvaletlerinin, en baştan engelliler için de uygun olacak şekilde tasarlanması gerekiyor. Mesela, Türkiye'de yaşayan, tekerlekli sandalye kullanan engelli bir birey, tuvalet ihtiyacını dışarıda gideremeyeceği için evde oturmayı tercih edebiliyor, sadece bu temel ihtiyacı gideremeyeceği için hayata katılamıyor. Görme engelli bireyler için yapılan yürüme yolları ya bir elektrik direği yüzünden ya da kaldırıma park etmiş bir araç nedeniyle güvensiz hale gelebiliyor. Elbette, iyi örnekler de var. Setur Netsel Marmaris Marina, engelli araç otoparkı, rampaları ve engelli tuvaletleriyle engelli bireyler ve sporcular için mükemmel bir ev sahibi, başka herkes için de harika bir örnek. Marina içerisinde tüm pontonlar tuvaletler, mağazalar ve yönetim ofisi, engelli bireylerin hiçbir yardım almadan kullanabilecekleri şekilde dizayn edilmiş. Umudumuz bunun hızla yayılması.
Tekneye bindiğinizde bir türlü yakanızı bırakmayan “kabullenilmiş çaresizlikten” kurtulursunuz. Çünkü o teknede hepimizin engelli olduğunu fark eder, denizde ortaya çıkacak her engeli birlikte aşabileceğimizi anlarsınız. Sadece bu duygu için bile mücadele etmeye değer!