Denizlerin “Rüzgâr Baba”sı Haldun Sevel

Eşinin “maviş”i, uzaktan tanıyanlar için meşhur “Ustura Kemal”in yaratıcısı, bizim içinse denizlerin “Rüzgâr Baba”sı ve Ayvalık Marina’nın harikası Haldun Sevel’i biraz daha yakından tanımak ister misiniz?

Görkem Baygın, Setur Marinas Ayvalık Ön Büro Temsilcisi

Henüz yirmi dört yaşındayken çizimleriyle dikkat çeken Haldun Sevel ortak hafızamıza, kültür haritamıza kamp kurmuş bir isim. Daha o zamanlardan denizci. Sandalıyla kız kulesine kefal avlamaya gider, gitmişken de hayal gücüne sarılır ve gördüklerini kâğıda aktarır. Kendisinden efe tipli bir kahraman yaratması istenince de öyle yapmış ama ortaya çıkan tip, sevimli bir İstanbul kabadayısı olmuş. Adını da “Ustura Kemal” koymuş. Haldun Bey, yıllar geçtikçe daha da değerlenen, bugün çizgi roman seven hemen herkesin kitaplığında bulunan “Ustura Kemal”i bir fenomen gibi değil de içimizden birisi olarak görüyor.

 

 

İstanbul’da yaşadığı dönemlerde denizde yaşam dersleri veren Haldun Bey, tüm bilgilerini yatçı dostlarından ve denizci dergilerinden edindiğini söylüyor. Emekli olduktan sonra, teknesi Maviş’in yelkenlerini yaptıran Haldun Sevel, 1992 senesinde elindeki telsizden Fenerbahçe koyuna elveda diyerek köpeği Dost ile birlikte seyre çıkıyor. O seyirde öyle çok anı biriktiriyor ki, adeta başka bir insana dönüşüyor. Sonunda Setur Marinas Ayvalık’ın kıdemli misafirlerinden birisi oluyor.

 

 

Ona “Rüzgâr Baba” lâkabını kazandıran, manevi annesi Yunanlı kaptana, seyir için bir fırtına günlüğü hazırlaması. Dolunayın üç senede bir aynı güne denk geliyor olması, Sevel’i harekete geçirmiş. Dolunaylı gecelerde fırtınaların sert olması ve Yunanlıların meşhur sözü (Ay yatakta, kaptan ayakta!) onun fırtına günlüğünü doğrulamış. 

Denize olan tutkusu günü birinde onu, dünyayı yelkenliyle dolaşan ilk amatör denizcimiz olan Sadun Boro ile de yol arkadaşı yapmış. Sevel henüz on yedi yaşındayken Sadun Boro’yu, Kısmet’iyle birlikte dünya turuna uğurlamak için sandalda sabahlamış, Fenerbahçe’den uğurladığı abisini üç sene sonra en ön sıralarda karşılamış. Sonraları, Haldun Bey’e göre sivil denizcilerin kâbesi olan Gökova’da birlikte çok vakit geçirmişler. Hatta Boro’nun lafını dinleyip bir motor yat almış. Martıları unutamıyor bir de Sevel… Sadun Boro’nun gözlerini hayata yumduğu hastane odasının camında süzülen martıları. Daha sonra Sadun Boro’nun vasiyetini bastırıp her yere asmış. Kısmet’i Rahmi M. Koç Müzesi’ne uğurlarken, veda belgeselini yazıp, seslendirmiş. O güne dek, “Ustura Kemal”in yanı sıra daha pek çok deniz edebiyatı kitabına imzasını atan Haldun Bey, Sadun Boro’nun ardından kalemini onun toprağına gömmüş ve düşüncelerini kâğıda dökmeyi bırakmış. Onunla seyre çıkmanın bir şartı var: Sadun Boro‘nun “Pupa Yelken” adlı kitabını okumuş olmak.

 

 

Bir başka can dostu da Ilyosta’da (Güneş Adası) yaşarmış. Sahi, bu arkadaş da kim ola? Sahibi tarafından adada terk edilmiş, bir ayağı sakat olan Eşek Bey. Yemek yemeyen ama bolca su içen bu eşek için Haldun Bey, her defasında yanında bol bol su taşırmış. Tam onu almaya karar verdiğinde arkadaşı dünyaya gözlerini kapatmış. Ona çakıllardan bir mezar yapmış. Sonra görmüş ki, papatyalar sadece orada açmaktaymış.

 

 

Haldun Sevel’i “gamlı baykuş” diye çağıran dostları da var. Çizmeyi bıraktığından beri, düşüncelerini artık sadece denize anlattığı, sadece denizle dertleştiği için olsa gerek.

Ona göre insan hayatı boyunca bir kere baştan çıkmalı, hayallerinin peşinden gidip yolda gördüklerini hayatına katmalı ve geriye herkes için unutulmayacak anılar bırakmalı. Haldun Sevel tam da bunu başardı. 

 

 

Fotoğraflar: Haldun Sevel