Karpuz kabuğu denize düşünce…

Burçak Evren, İstanbul’un Deniz Hamamları ve Plajı kitabında hepimizi meşgul eden bir soruya cevap arıyor. Hep söylendiği gibi, “üç tarafı denizlerle çevrili” ülkemizde neden denizcilik kültürü yeterince gelişmiyor. Yoksa bunun ana sebebi denize çok geç girmeye başlamamız mı?

 

Evliya Çelebi’nin notlarından 17. yüzyıl ortalarında denize girmeye başladığımızı anlasak da biz Türklerin suyla teması çok daha yakın zamanlara, 19. yüzyılın son bölümüne rastlıyor. Denize giren ilk Osmanlı padişahının II. Abdülhamid olması, o zamanlar padişahın zevklerine özenen, onun alışkanlıklarını rehber alan halk için önemli bir referans. Zaten II. Abdülhamid’in denize girmeye başlaması da çocukken sağlık sorunlarıyla ilgili ve saraydaki İtalyan doktoru Masiro’nun tavsiyesi üstüne gerçekleşiyor. Padişah olduktan sonra bu alışkanlığını sürdürüp sürdürmediğini bilmiyoruz ama her sabah banyo yaptığını biliyoruz.

Yazarı Burçak Evren’in denize girmeye başlama sürecimizin “gayri resmi tarihi” olarak tarif ettiği bu ilginç kitapta denize geç girmeye başlamamızın sebepleri kaynaklara ve belgelere dayanarak açıklanmaya çalışılıyor. Her zaman denize bakmayı ve deniz üstü sefasını seven milletimiz neden konu suyun içine girmek olunca bu kadar çekinmiş, bu güzel deneyimden neden uzun yıllar uzak kalmış? Bunun hem tahmin edilebilecek sebepleri hem de kolay kolay akla gelmeyecek başka sebepleri var.

 

 

Elbette denizin tehlikeli olarak algılanması ilk sebep. Pek çok kişi için deniz bütün güzelliğine rağmen fırtınalarla, batan gemilerle özdeşleşiyor. Bu nedenle çoğu kişi denize uzaktan bakmayı ve kendini korumayı tercih ediyor. Ayrıca o dönemin yaygın inancı deniz suyunun sağlık sorunlarına yol açacağı. İşte size bir tehlike daha!

Dini nedenler ve tesettür denize girmemizi geciktiren sebeplerden bir başkası. Zira denizin olmazsa olmazı soyunmak ve mayo giymek. İşte bu eski zamanların ahlak görüşüne hiç uymuyor. Zaten 20. yüzyılda açılmaya başlanan ve “deniz hamamı” denilen iskelelerde de kadın erkek ayrı ve tamamen dışarıya kapalı.

Çok azımızın aklına gelecek bir sebep de bronzlaşmanın eskiden bu kadar özenilen bir şey olmaması. Tersine, yanık ten daha alt sınıflara, örneğin çingeneler gibi belli etnik gruplara özgü bir özellik olarak algılandığı için pek çok kişi kendini yanık tenden sakınıyormuş.

 

 

Fakat denize girme alışkanlığına yine yabancılar öncülük etmiş. Özellikle Balkan ülkelerinden gelen muhacirler ve Rusya’dan kaçan Beyaz Ruslar deniz modasıyla birlikte denize girme alışkanlığını da İstanbul’a taşımışlar. Pek çok kişi denize girme pratiğini 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı (1877-1878) sırasında Yeşilköy sahiline kadar inen Rus ordusunun askerlerinden görmüş.

Denize girme alışkanlığı yaygınlaşırken pek çok tartışmaya da sebep olmuş. Ama sonunda, özellikle de doktorların tavsiyesiyle denize girmekle ilgili olumsuz algı tersine dönmüş. İşte o noktada önce deniz hamamları sonra da plajlar açılmaya başlamış. “Karpuz kabuğu denize düşünce” deyimi de öylece ortaya çıkmış.

Bir iskelenin ucuna kurulmuş kare şeklinde ahşap yapıdan oluşan deniz hamamlarının en bilinenleri Galata Köprüsü, Yenikapı, Kumkapı, Salıpazarı, Beyazpark, Bebek, Beylerbeyi, Bakırköy, Haydarpaşa, Moda, Kalamış, Fenerbahçe ve Caddebostan deniz hamamları. Bunlara ek olarak yalıda oturanların ve büyükelçiliklerin bugün Boğaz’da hâlâ izleri görülebilen özel deniz hamamları da var.

 

 

Zaman geçtikçe, Türkiye batılılaştıkça adetler değişiyor ve deniz hamamları yerini plajlara bırakıyor. Bugün pek çoğumuzun bildiği Florya, Ataköy, Küçüksu, Moda, Caddebostan, Süreyya ve Fenerbahçe plajlarının neredeyse hepsi Cumhuriyetle birlikte hayata geçiriliyor. Özellikle ulu önder Atatürk’ün Florya plajındaki görüntüleri hafızamızdan silinmiyor.

Geç başlayan denize girme maceramız bugün çevre sorunları nedeniyle özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde yine yok olma tehlikesi yaşıyor. Dileyelim ki karpuz kabukları denize düşmesin, onun yerine çöp kutularına gitsin. Biz de deniz keyfimizi doyasıya yaşamaya devam edelim.

 

 

İstanbul’un Deniz Hamamları ve Plajları, Burçak Evren, 2000, İnkılâp Kitabevi