Ah o eski mavi yolculuklar!

Çoğumuz mavi yolculuk kendi kendine var olmuş, insanlık kadar eskiymiş zannederiz. Mavi yolculuğun kendiliğinden ortaya çıkmadığını, tersine, bir kişinin buluşu olduğunu duyunca da doğal olarak şaşırırız. Eğer bir de o ilk mavi yolculukların benzersiz ritüellerini dinlersek, büyük ihtimalle hemen bir tekneye atlayıp geçmişe yelken açmak için dayanılmaz bir arzu duyarız.
 
Mavi yolculuk literatüre Azra Erhat’ın 1962 yılında yayımladığı Mavi Yolculuk adlı kitabıyla girer. Onun deyimiyle, “Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) mavi yolculuğun kurucusu ise, Sabahattin Eyüboğlu onun isim babasıdır."
 
Bir yazısı nedeniyle 1925 yılında Bodrum’a sürgün edilen Halikarnas Balıkçısı burada, karşısına çıkan doğanın ve denizin güzelliğine vurulur. Cezası bittikten sonra bu kez kendi isteğiyle Bodrum’a döner ve bölgeyi tanımak, tanıtmak, güzelleştirmek için çalışır. Bugün Bodrum’un sahilinde gördüğümüz, gölgesinde serinlediğimiz palmiyelerin çoğunu Halikarnas Balıkçısı’nın yurtdışından tohum getirerek, kendi elleriyle diktiğini bilmek sarsıcıdır.
 
Halikarnas Balıkçısı’nın, dostu ahtapot avcısı Bodrumlu Paluko ile birlikte liderlik ettiği mavi yolculuklar 1945 yazında başlar ve ağırlıkla Kerme (Gökova) Körfezi’ne yapılırdı. Sonraki yıllarda yolcuların arasında Balıkçı’nın yakın dostları vardı: Azra Erhat, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mehmet Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Erol Güney, Necati Cumalı, Fuat Ömer Keskinoğlu, Orhan Burian, Abidin Dino ve Alev Ebüzziyya. 1965’ten itibaren “Hürriyet” ve “İstiklal”adlı tirhandillerle çıkılan bu yolculuklara “mavi yolculuk” adını koyan Sabahattin Eyüboğlu 1973’te vefatına dek tüm yolculuklara katılmıştı.
 
Medeniyetle gelen yabancılaşma duygusundan kurtulmak, lüksten uzak doğada var olarak ruhu arındırmak, giderek, Anadolu’nun kadim kültürlerini tanıyarak hayata yepyeni bir hümanizmadan bakmak, mavi yolcuların ortak noktası, mavi yolculuk kültünün nüvesi olmuştu.
Denize açılan yolcular bazen haftalarca denizde kalır, tutulan balıklar, ahtapotlar ana kumanyayı oluştururdu. Kimse gazete okumaz, radyo dinlemez, çok gerekmedikçe kıyıya çıkılmazdı. Zaman zaman koylarda yürüyüşler düzenlenir, tarihi yerler keşfedilir, akşamları tarih ve felsefe söyleşileri yapılırdı.
 
Bugün unutulmuş pek çok ritüel mavi yolculuklara ruh katardı.
 
Bunlardan birisi, açık mavi zemin üzerine beyaz boyayla çizilmiş bir kupa ve iki küçük amforadan oluşan mavi yolculuk bayrağıydı. Ayrıca koyu mavi veya lacivert uzunluğuna bir bayrak üzerine büyük beyaz harflerl “Merhaba” yazılır, bu iki mavi yolculuk forsu törenle iskeledeki bayrak direğine çekilirdi. Merhaba forsu teknede yapılan yarışmanın birincisine, asıl mavi yolculuk bayrağı ise nitelikleriyle gezinin birincisi seçilen mavi yolcuya armağan edilirdi.
 
Sabahattin Eyüboğlu katıldığı her gezi için büyük bir fırıldak yapar, bisiklet tekerinden yapılmış bu rengarenk fırıldak üst arka güverteye yerleştirilir, rüzgarda döndükçe yolcuların neşesine neşe katar, fotoğrafçılara fon olurdu.
 
Mavi yolcuların yanlarına kutu kutu ilaç almaları da bir alışkanlıktı. O zamanlar bölgede sağlık hizmetleri gelişmediği için mavi yolcular yerel halka ilaç dağıtır, aralarında doktor varsa hastaların muayenelerini gerçekleştirirlerdi.
 
Uzun yıllar sadece kendi teknesine sahip, az sayıda kişinin çıktığı mavi yolculuklar 80’li yıllarla birlikte Türkiye turizminin önemli bir parçası haline geldi. Mavi yolculuk rotaları ve durakları netleşti, hazır paket turlar yerleşti. Bir kez mavi yolculuğa çıkan herkes ya tekrar gitmek istedi ya da gidenlerden tekrar tekrar dinlemek istedi.
 
Herakleitos’un da dediği gibi, nasıl ki aynı suda iki kez yıkanılmaz, eski yolculuklar da bir daha geriye gelmez. İyisi mi biz kendi kendi yolculuklarımıza çıkalım, Halikarnas Balıkçısı gibi tanıklık ettiğimiz çağı güzelleştirmenin yolunu arayalım.
 
 
 
FOTOĞRAF ALTYAZILARI:
 
  1. Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat
  2. Halikarnas Balıkçısı (Ara Güler)
  3. Azra Erhat, Cengiz Bektaş, Şükran Kurdakul, Türkan Saylan, Erol Uras, Özden Murtazaoğlu, Ali Kaptan ve Ali Fuat Kaptan